Dünyada ABD'nin bırakacağı boşluğu dolduracak, mutlak güzellik ve adalet-i mahza adına devir-teslim hazır bir durum var mı? Ülke olarak, dünyada bizim yerimiz neresi? Allah, ister günümüz, isterse gelecek açısından olsun, dengelerin korunması için bazı milletleri ve bazı güçleri kullanır. Ortada mutlak güzellik yoksa, izafî iyilik ve güzellikler öne çıkar. İslâm tarihinin ilk dönemine bile baktığımızda aynı gerçeği görürüz. Efendimiz (sav) ve ardından, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer dönemlerinde, Hz. Osman'ın ise ilk döneminde mutlak güzellikler hâkimdir. Hz. Osman'ın ikinci döneminde karışıklıklar başlamış, Hz. Ali döneminde bu karışıklıklar zirveye ulaşmıştır. Hz. Osman'ın bu ikinci döneminde izafî güzellikler hâkimdir. Hz. Ali dönemi çok güzeldir, ancak bazılarının çıkardığı fitnelerle toplum her yanıyla sarsılmıştır. Emevîler'de 2.5 yıllık Ömer ibn Abdülaziz ve Abbasîler'de Mehdî dönemleri mutlak güzellikler adına yeni birer hâkimiyet dönemleri olarak görülebilir. Fakat bunların dışında kalan bütün dönemlerde, buna Selçuklu ve onun bağrında yetişmiş bulunan Osmanlı dönemleri de dahildir, yine izafî güzellikler hâkimdir. Amerika'da da şu anda bazı izafî güzellikler var. Her ne maksada matuf olursa olsun, inanca saygı var; ferd ve inanç planında dinin yaşanmasına müsaade var; ferdî haklar ve hürriyetlere hürmet var. Hür teşebbüs ve düşünceyi kabûl var. Sistem bunlar üzerine oturduğu gibi, devamı adına da bunlara muhtaç. Bu bakımdan, şu anda dünya dengesi için, dünyanın batmaması için Allah, bu sistemi koruyor olabilir. Bu, gelecekte başka tekevvünler olmaz demek değildir. Her zaman dünya muvazenesinde bir millet ve bir güç mutlaka bulunacak. Bu güç, şu anda siz olmadığınıza göre Amerika olmazsa, bir başkası olacak. Kader noktasında buna Amerika demek daha çok istihkak sahibi ki, milletler muvazenesinde o hâkim konumda bulunuyor. Bunu demek, Amerikancılık yapmak değildir; benim inancım bellidir. Dünya gelse, karşılığında dünya sultanlığı verilse, bundan zerrece taviz vermem. Fakat, realiteler var, Şeriat-ı tekviniyenin kaideleri var, Kader'in hükmü var. Bu bakımdan, körü körüne bir Amerika düşmanlığı yapmanın da hiçbir manâsı yok.
Osmanlı'nın çöküşü ile, Amerika'nın dünya sahnesine çıkışı aynı dönemlere rastlar. Almanlar, iki defa dünya hakimiyetine oynamış. İngilizler, 2. Dünya Savaşı'nda Almanya karşısında sığınaklar yapmak ve oralara sığınmak mecburiyeti duymuşlar. Japonlar, 20. asrın başında Ruslar'ı yenince, herkesi yenebilecekleri gibi bir hisse kapılmış ve 2. Dünya Savaşı'nda Pearl Arthur'da sâkin duran Amerika donanmasına saldırmışlar. Japonlar, daha sonra bunun tarihî bir hata olduğunu anlamış ve Uyuyan aslanı uyardık" itirafında bulunmuşlardır. İşlenen bir takım şerleri ve zulümleri ön plana alırsanız, o zaman meseleye bu zâviyeden, "Allah, zâlimi zâlime musallat eder, sonra da döner, o zâlimden intikam alır" sözü çerçevesinde de yaklaşabilirsiniz.
Dünyada ABD'nin bırakacağı boşluğu dolduracak, mutlak güzellik ve adalet-i mahza adına devir-teslime hazır bir durum var mı? Ülke olarak, dünyada bizim yerimiz neresi? Bütün bunları nazara almadan, ne söylenecek sözün, ne yapılacak bir işin müspet bir değeri olmaz."