Sınırın ötesindeyiz
“Cemaat” iyidir, kötüdür, hataları vardır tartışmaları artık anlamsız. “Hukuksuzlukları düzeltiyoruz” şeklinde başlayan siyasi yaklaşım bir yok etme kampanyasına dönüştü.
“Bir avuç bile olsa” herhangi bir grubu politik olarak yok etmekten bahsedilen bir seviyeye gelindi ise artık konuya daha ciddi bakmak gerekiyor.
Bir görüşe yakın insanlara ait bankaya fiilen el konuldu. Gayet normalmiş gibi başka insanların tasarruflarını ve emeklerini birileri kendi malı gibi kullanacak.
Hepimiz birilerinin başka birinin parasına ve malına böylece kendi isteği ile el koymasını izleyeceğiz. Başkaları ise “aman benim malıma bir şey olmasın” diyerek susacak.
Gelinen nokta
Hukuksal sınırlar çoktan geride kaldı. Fiilen “Cemaat’e yakın” hatta “Cemaat’e sempati besleyen herkes” hakkında isteyen istediğini yapabilir seviyesizliğine gelindi.
Onlara küfretmek serbest.
Onlara iftira serbest.
Onları işten atmak serbest.
Onların fabrikalarının ortasından yol geçirmek serbest.
Onların okullarına zarar vermek serbest.
Onların bankasına el koymak serbest.
Onlar hakkında konuşurken istediğin kadar yalan beyanda bulunmak serbest.
Onların “kökünü kazımaktan”, “inlerine girmekten” gururla bahsetmek serbest.
Onların mülklerini yağmalamak serbest.
Lafın kısası “bir adam Cemaat’e yakın mı? Canım istediğini yap” seviyesine gelinmiş halde.
Bir buçuk yıla yaklaşan bir süredir sabah akşam demeden bir insan grubu hakkında hiç durmadan küfür ediliyor.
Siz bu olup bitenler içinde Cemaat’e yakın insanların onlu yaşlardaki çocuklarının ruhsal durumunun ne hale geldiğini hayal edebilir misiniz?
Birileri Cemaat mensuplarını birer vebalı gibi tecrit etmek istiyor.
Neredeyse “Cemaat’le uğraşmak için her şey mubah” seviyesizliğine gelinmiş durumda. Belli ki birileri “Cemaat’le uğraşmak için ne yaparsanız meşrudur” demiş.
Peki, buna ne isim koymak lazım?
Ötesi?
Acıları yarıştıramayız. Türkiye’de pek çok grup büyük acılar çekti.
Ancak Cemaat’e yönelik neredeyse “malları helaldir ne yaparsanız yapın” noktasına gidiliyor.
Keyfi özgürlükler kısıtlanıyor, mallarına keyfi el konuluyor...
Televizyonda sanki Cemaat üyeleri alt kasttan hakları olmayan köle imiş gibi onlara küfretmek, onlar hakkında her türlü dalgayı geçmek serbest!
Cemaat geçmişte hatalar yaptı. Ancak bugün yaşanılan süreç bu hataların hukuksal hesabının görülmesi seviyesini çoktan aştı.
Bir insan grubu planlı ve nefret söylemleri içinde hedef gösterilmeye başlandı. “Böyle şeylere ortak olmak hatta sessiz kalmak” basit bir iş değildir.
Şunu unutmamak lazım bir zaman sonra bir kitleye yönelik şiddet bir tür “hastalıklı zevk” haline gelir. Bazıları artık sırf zevk aldığı için bu işlere devam eder. Hataları olsa bile, nefret bile etseniz bir insan grubuna yönelik bir tür imha kampanyasına sessiz kalmak ise ahlaki çöküştür.
İki tespit
Bir, bir buçuk yılı aşan bu nefret kampanyasına karşı Cemaat sivil ve hukuksal zeminden çıkmıyor. Malları yağmalansa bile sadece sivil ve hukuksal tepki veriyor. İki, iş “Cemaat’e yakın insanların hatalarını cezalandırmak” meselesini aştığı için bundan sonra Cemaat’e verilecek her zarar Türkiye’yi daha yaşanmaz bir hale getirecek. Bir insan grubunu “politik olarak” olsa bile yok etmeye yönelik her siyasetin bedeli ülkenin daha karanlığa gitmesidir.
Çünkü eski bir kuraldır: “Masum bir insana hukukun dışına çıkmadan zarar veremezsiniz!”
O nedenle birilerinin Cemaat nefretinin Türkiye’yi şimdi hesap edemediğimiz karanlık bir çukura atma ihtimali çok yüksektir.
Son söz: Kötü zamanda kazanıp kaybetmeye değil temiz kalmaya bak!
- tarihinde hazırlandı.