Deli divaneler

Müslümanlar ilk defa Perslerin üzerine giderken onların komutanları mağlubiyetlerinin sebebini izah sadedinde “Bizimkiler ölümden, tehlikeden kaçarken, onlar ölüm ve tehlikenin üzerine gidiyorlardı.” diyor.

Onlar, “dev”e “dîv” diyorlar. Çoğul olarak da kelimeyi “dîvân” diye kullanıyorlar. Dîvân, devler demektir. İşte bizdeki dîvânenin kökünde bu mâna var. Yani bu ilk Müslümanlarda öyle bir yürek, öyle bir yiğitlik var ki, tehlike ve riskin üzerine deli ve divâneler gibi gidiyorlar…

Örneklerini kendi içinden çıkaran ve misal ve modelini siyer felsefesiyle Asr-ı Saadet’ten alan günümüz Hizmet hareketinin mensupları da onların çağımıza düşen iz düşümleri olarak aynı minval üzere hareket ediyorlar.

Bu yiğit insanlar meselelerine deli-divane olarak sahip çıkıyorlar. Şimdi şu Merter Bank Asya şubesine gelen çift yürekli yiğide bakalım:

Bir elinde sattığı evinin parasını koyduğu poşet, öbür elinde sattığı arabasının parasını koyduğu poşet var. Banka görevlisine diyor ki: “Şimdilik al bunları. Gerekirse böbreğimi de satar parasını getirir yatırırım!..”

Bu derin şuurun karşısında da kim durabilir?

Zamanında dünyanın iki büyük gücünden birisi olan Pers devleti durabildi mi? Hayır…

Bugün bu yiğitlerin o ruhtan neleri eksik?

Hukuksuz, nobran, zıpçıktı bir baskın karşısında, bankalarının gece yarısı önüne doluşan ve sabahleyin sıraya girip kefen paralarını bile getirip yatırmaya çalışan bu “dîv” ve “dîvân”ların karşısında rüşvet paralarını ayakkabı kutularında saklayanlar mı duracak?

Siz ihlas ve samimiyetle ve canhıraş dualarla meselelerinize sahip çıkarsanız, Cenab-ı Hak da size sahip çıkar… Hatta “Ona (Muhammed’e) Allah yardımcıdır. Cebrail de, sâlih müminler ve melâikeler de…” (66/4) âyetinin işaretiyle, melekler de Hz. Hamza’nın ölmeyen şehit ruhaniyeti de sahip çıkar.

70’li yılların başında Edremit Avcılar kampında küçük bir öğrenci gece teheccüd namazı kılmak için mescid yerine gidiyor. Bir bakıyor her taraf asker dolu! Komutanları gelip başını okşuyor. “Korkma evladım, ben Hamza! (Yani Hz. Peygamber Efendimiz’in amcası) Bu askerler de Bedir ve Uhud şehidleri! Burada sizi koruyorlar!” diyor.

O günlerde, şimdi olduğu gibi, bu hizmete düşman olan birileri bizimle uğraşmaya başlamıştı. Bölgenin o zamanki komutanı iyi birisi olduğu için maksatlı ve garazlı şikayetlere önem vermiyordu. Bu hasetçi-fesatçı insanlar daha üstlere şikayet etmişler. Onun için üstten gelen bir emirle, iki araba kamp baskını için yola çıkarılmış. Kamp yerine yaklaştıklarında bir kasırga peyda olup arabalarını havalandırmış, ölen ve yaralananlar olmuş. Geri dönmek zorunda kalmışlar. Tabiî bunlar sonradan öğrenildi. Aynı günlerde, kampın başındaki de, Ashab-ı Bedir ve Ashab-ı Uhud duasını okurken birden yakaza halinde, kampın içinde Hz. Hamza’yı görüyor. Okunu bir taşa çevirip atıyor ve paramparça ediyor!

Bu hususlara ve maneviyata inanmayanlar bir âyetlere baksınlar: “Evet eğer siz sabreder ve itaatsizlikten sakınır takvâ dairesine girerseniz, -düşmanlarınız da hemen üzerinize geliverirlerse- Rabb’iniz, formalı formalı tam beş bin melek göndererek size yardım edecektir.” (Âl-i İmran Suresi, 3/125)

Hendek kuşatmasında “Metâ nasrullah!..” kertesine gelen müminlere, öyle bir yardım gelmemiş miydi? Elbette gelmişti. Cenab-ı Hak liyâkat izhar eden herkese inâyetini ve imdadını bol bol gönderir. Bundan hiç şüphemiz yok zaten…

Kaynak: http://www.zaman.com.tr/abdullah-aymaz/deli-divaneler_2276390.html

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.