Fitne zamanı ve çekirdek toplum
- Gönüllerin anahtarı, yumuşak huy ve yumuşak kelimelerdir. (00:25)
- Eğer biz dini derinlemesine duysaydık, söylerken, sergilerken vicdanımızın sesini ortaya koyabilseydik, İslam dünyasında lebâleb camileri dolduran o insanlarda da aşkın-heyecanın bir parçası olurdu. Hep aklıma geliyor ki acaba iğfal mi ediyoruz! Bize bakıp bizde gördükleri şeyleri Müslümanlık zanneden bu insanları aldatmış mı oluyoruz? Acaba hiç konuşmasak, sussak, meseleyi sükûtun hikmetine havale etsek daha mı yararlı olur? İşte buraya kalkıp gelmeden de kendi odamda hep bunları düşünüyordum. Gelme ile gelmeme arasında tam yüzde elli elli.. öyle kerhen geldim. (00:55)
- Müslümanlığı sığ olarak anlamaya, aşkın-heyecanın yitirilmesine sebebiyet veriyorsak bence konuşmamak daha iyi. Hatta şimdi bile aklımdan geçiyor ki; mikrofonu çıkar at, git odana kapan!.. Cami kürsüsünden bu mülahazayla indiğim dönemi hatırlarım. Müslüman öyle olmamalı!.. (02:27)
- M. Akif diyor ki:
Müslümanlık nerede, bizden geçmiş insanlık bile;
Âlem aldatmaksa maksat, aldanan yok nafile!
Kaç hakiki Müslüman gördümse, hep makberdedir,
Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir! - Kendisiyle yüzleşmeyen, ömür boyu hep başkalarıyla yüzleşir ve kendi yüzsüzlüğünden bir türlü sıyrılamaz. (05:50)
- “Âlemin bana yaptığı ne kadar çok olursa olsun, benim bana yaptığım hepsinden fazladır.” (OscarWilde) (06:08)
- Hadis kitaplarında “Kitabü’l-fiten ve’l-melâhim” başlığıyla bazı bölümler yer almaktadır. “Fiten” kelimesinin tekili (müfredi) olan “fitne”nin meşakkat, sıkıntı, bela, musîbet, rezalet ve azap gibi mânâları vardır; aslında fitnenin, imtihan anlamında olduğu, daha sonra meşakkat ve imtihanın netice verdiği kötülük mânâsında kullanıldığı söylenmektedir. Zamanla bu kelime küfür, günah, ihtilâf, düşmanlık, rüsvaylık ve fısk gibi her türlü kötülük için kullanılmaya başlanmıştır. Melâhim ise; melhame kelimesinin çoğuludur; melhame, savaş meydanı demektir. Hadis kaynaklarında “fiten ve melâhim” başlıkları altında, ileride gelecek olaylardan, özellikle âhir zamanda cereyan edecek olan dehşetli hadiselerden bahsedilmiş; bunlara karşı müslümanın nasıl tavır takınması gerektiği belirtilmiştir. (07:30)
- Bir hadis-i şerifte, “Âhir zamanda yaşları küçük, akılca kıt birtakım gençler zuhur edecek. Yaratılmışın en hayırlısının sözünü söylerler, Kur’an’ı okurlar. Fakat, imanları, gırtlaklarından öteye geçmez.” buyuruluyor. (07:55)
- Fitnenin kol gezdiği zamanda hiç olmazsa bir yerde, bir zümre zuhur etse.. şahsî, âilevî ve içtimaî hayat açısından tam bir istikâmet, engin bir iman, tastamam bir Müslümanlık, insanın boyunu aşkın bir ihlas, derinlerden derin bir ihsan şuuru.. bir marifet ki bayılır insan ona.. bir muhabbet, bir aşk u şevk ki insanın aklını alır.. bu vasıflarla muttasıf küçük çapta bile olsa bir topluluk bulunsa, dünyanın değişik yerlerinde hemen onun örnekleri oluşacaktır. (09:04)
- Yeryüzü, problemi insanla tanıdı. İnsan, problemin hem anasıdır hem de babasıdır; o, eşi olmasa bile yine problem üretir. Bu açıdan da insanda problemi çözeceğiniz âna kadar ne yuvada, ne mektepte, ne camide, ne de idarî, siyasî, iktisadî hayatta problemi çözemezsiniz. (11:05)
- Hazreti Mevlânâ, “Bazen melekler bizim nezaket ve inceliğimize imrenirler; bazen de şeytanlar küstahlığımızdan ürperirler!” derken alâ-yı illiyyîne ve esfel-i sâfilîne de işaret etmiş oluyor. Biri Hazreti Ruh u Seyyidü’l-enâm’ın makamını, öbürü de şeytanın derekesini işaretliyor. (12:23)
- Evet, yüz kişiden ibaret bile olsa, üsve-i hasene, taklide şayeste, örnek bir toplum hemen dikkat çekecek ve başka yerlerde de onun emsali üretilecektir. Siz Allah’ta, Peygamber’de fâni olmuş böyle bir toplum haline gelirseniz, insanlar da sizde fâni olurlar. (14:00)
- Çekirdek toplumun çok önemli iki vasfı, biri Fuzûlî’ye diğeri de Gavsî’ye ait olan şu sözlerde dile getirilmektedir:
Hikmet-i dünya ve mâfihâ bilen ârif değil,
Ârif oldur bilmeye dünya ve mâfihâ nedir? (Fuzûlî)Sen tecelli eylemezsin perdede ben var iken,
Şart-ı izhar-ı vücudundur adîm olmak bana!..” (Gavsî) - Yaptığın hayırları unutmanın yanı sıra, tırnak ucu kadar bir kötülük yapmışsan, yetmiş sene sonra aklına geldiğinde “Off..” deyip inlemesini biliyorsan, bana göre sen insansın, insan-ı kâmilsin. (18:33)
- -Cı, -cu, -ca yok bunlar benim telakkimde; nazarımda bunların hepsi merdut. Fakat, zikredilen evsâf ve anlayış etrafında bir araya gelen ve bu anlayışı dünyaya mal etme gayreti içinde göbeklerini çatlatırcasına koşan insanlar, bir nüve teşkil ettiği zaman, mutlaka dünyanın dört bir yanında onun misalleri oluşturulacaktır. Zira, kainat bir çekirdekten meydana gelmiştir; o çekirdek de hakikat-i Ahmediye’den (aleyhissalatü vesselam) meydana gelmiştir. (19:57)
- İhtiyacını hissettiğimiz çekirdek toplumun her ferdi, Hazreti Ömer’in (radıyallahu anh) gözünün nuru o delikanlı gibi ismet ufkunun temsilcisi olmalıdır. O genç bir tuzağa düşüp günaha karşı hafif bir temayül gösterecek gibi olunca birdenbire “Allah’a karşı gelmekten sakınanlara şeytandan bir dürtü ilişince, hemen düşünüp kendilerini toparlar, basiretlerine tam sahip olurlar.” (A’raf, 7/201) mealindeki ayeti hatırlamış; Cenâb-ı Allah’tan hayâ etmiş; gönlü Allah korkusundan hâsıl olan heyecana dayanamamış ve genç oracığa yığılıp kalmıştır. Hazreti Ömer, gencin ölüm sebebini anlayınca hemen gömüldüğü yere gider ve orada ona şu ayetle seslenir: “Rabbinin huzurunda durmaktan korkan kimselere iki Cennet vardır.” (Rahmân, 55/46) O, sözlerini bitirdikten sonra herkesin duyacağı şekilde mezardan şöyle bir ses yükselir: “Yâ Emire’l-Mü’minîn! Allah bana onun iki katını verdi.” (21:36)
- Mağrib ülkelerinden birisinde devletin başındaki insanlar diyorlar ki: “Hapishaneden çıktık, geldik idareye talip olduk. Vâkıa Hazreti Yusuf da böyle yapmıştı ama o peygamberdi, Allah onu yalnız bırakmıyor, teyid ediyordu; biz ise sıradan insanlarız; öyle bir teyidimiz yok. Fakat, sizin tecrübeleriniz var, ne olur bizi yalnız bırakmayın, bu tecrübelerden istifade ederek biz de meseleyi dipten ele alıp bir yere kadar getirelim!” (25:30)
- Eğer bazı arkadaşlarımız insanlık adına o “çekirdek toplum” manasını ifade edebilmişlerse, onlar hakkında da bir arkadaşım için dediğim gibi diyeceğim; onun fedakârlığına binaen şöyle demiştim: “Benim için Cennet’e gitmek, İnsanlığın İftihar Tablosu’nun şefaati olmazsa mümkün değil. Ama bir gün bana Cennet’e gir derlerse, ‘Falan yerde ben yapayalnız kaldığımda koluma giren o arkadaşımı almadan girmek istemiyorum ya Rabbi!’ derim.” Eğer bir yerde bu çekirdeği oluşturmuş bir topluluk, bir nüve varsa, hakikaten siz şahit olun ben alınlarından öpüyorum. Siz şahit olun, bana eğer -farzımuhal- Cennet kapısı açılırsa, onları almadan içeriye girmem!.. (26:25)
- Fitne zamanında Müslümanlığı dosdoğru yaşamak çok zordur. Fakat, o zoru başaranlar, dünyada bütün zorlukları da başarabilecek babayiğitlerdir. Allah sizleri o babayiğitlerden eylesin. Amin (27:33)
Bu bölüm ilk olarak www.herkul.org'da yayınlandı.
- tarihinde hazırlandı.