Risale-i Nurlar sadeleştirilerek tahrif edilmek mi isteniyor?
Tenvir Neşriyat’ın yayınlamış olduğu Kastamonu Lahikası’nda yer alan bir mektuba göre, Bediüzzaman Hazretleri, eski eserlerinde yer alan bazı tabiratı, yeni nesillerin anlamaması üzerine, bir anlamda sadeleştirilmesine cevaz vermekte ve “münasip gördüğünüz kelimelerle değiştirebilirsiniz” demektedir.
Ancak, 1950’li yıllardan İstanbul’da ünlü bir vaizin, önceleri vaazlarında Risale-i Nur’dan bolca iktibas yapıp, hiç kaynağı belirtmemesi; daha sonra bu sohbet ve vaazlarının kitap olarak yayımlanırken risalelerden alınan bölümlerin kaynağını belirtmek bir yana anlam kaymasına uğratacak şekilde değiştirilmesi üzerine Bediüzzaman Hazretleri böyle tasarruflara izin vermemiş ve menetmiştir.
Bu iki tavrı, şöylece te’lif etmek mümkündür: Eğer birileri Risale-i Nur Hakikatlerinin anlaşılmasından ziyade, kendi şöhret ve itibarına basamak yapmak amacıyla Risalelerin orijinalini değiştirmeye yönelik bir hareket içine girmişse, bu asla tasvip edilemez. Ancak, maksatları sadece ve sadece Risale-i Nur’un hakikatini genç nesillere aktarmak olan ve bir nevi aslına/orijinaline basamak ve geçiş olmak üzere, Risale-i Nur’un başka yerlerinde kullanılmış olan bazı kelime ve tabirleri, ilgili yerlere koymak suretiyle, sadeleştirme denen bir çalışma yapmışlarsa ve bunu yapanlar iyi niyetli Nur talebeleri ise; buna karşı çıkmak, hele hele bunu ihanet olarak tanımlamak doğru değildir.
Kur’an-ı Azimüşşan’ın dahi yüzlerce meali yapılmışken ve hadisleri bi’l-mana nakletmek caiz iken bunu bir nevi tabu haline getirmeyi de anlamak mümkün değildir.
- tarihinde hazırlandı.