Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın Hilton Hotel’de düzenlediği iftar yemeğine gönderdiği mesaj
Kıymetli misafirler, aziz dostlar,
Kendimi bildim bileli, hiç kimsenin soy, renk, din, inanç, mezhep ve düşünce farklılığı gibi hususlardan ötürü hor görülmediği, sürekli barış içinde beraber yaşamanın ve insanî güzelliklerde buluşmanın vesilelerinin araştırıldığı, “herkesi kendi konumunda kabul ve herkese saygı” ahlakının hâkim bulunduğu ve içteki bu birlik beraberlik ruhuyla dünya muvazenesinde de denge unsuru olabilmiş bir Türkiye hayal ettim.
Aslında, bu akşamki iftara ev sahipliği yapan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı da işaret ettiğim mülahazalar üzerine kuruldu ve o istikamette faaliyetlere koyuldu. Vakfın ilk programından itibaren yıllardan beri birbirine küs yaşayan farklılaştırılmış ve düşman kutuplar hâline getirilmiş pek çok kimse onun sevgi atmosferine koşmaya başlamıştı. Doğrusu bu, onların kendilerine yönelmeleri, kendilerini bir kere daha keşfetmeleri demekti. Çok iyi hatırlıyorum, birbirinin elini ürkek ürkek sıkan kimselerin, biraz beraber bulunduktan sonra “Meğer hep aynı düşünüyormuşuz!” ve “Meğer birbirimize ne kadar da yakınmışız!” dediklerini. Bütün bunlar, Cenâb-ı Hakk’ın değerlendirmemize sunduğu fırsatlardı; ama bilmem ki bu fırsatları tam değerlendirebildik mi! Keşke değerlendirebilseydik!..
Evet, bir dönemde şöyle-böyle ayrıştırılmış, sun’î gerginliklere çekilmiş ve kavgaya kilitlenmiş değişik kesimlerin birbiriyle kucaklaşmaya ve sarmaş dolaş olmaya başladığı ve kendi kendimize reva gördüğümüz gurbet yıllarını arkada bıraktığımız o günler çok verimli günlerdi. Fakat acıdır, yapılan onca olumlu işin görülmemesi, takdir edilmemesi bir yana, o istikametteki aktiviteler birer cinayet gibi gösterilmek istendi; istendi ve bir mânâda dinamitlendi.
Şimdilerde o fevkalâde büyülü ve ümitle tüllenen günleri, saatleri ne zaman düşünsem, “Keşke o sevgi ve diyalog çağlayanının önü hiç kesilmeseydi!” deyip iki büklüm oluyorum. Ne kadar arzu ederdim, o nazlı nazlı bir araya gelişlerin, o yürekten birbirini selâmlayışların ve o sımsıcak akşamların devam etmesini! Hâlâ hatırlayabiliyorum, o samimî hislerin, o gönüllerden kopup gelen seslerin, o temel değerlerimize saygı çerçevesinde ortaya konan düşüncelerin iç dünyamızda uyardığı heyecanı, birlik ve beraberliğimiz adına hâsıl ettiği imanı ve ümidi.
Eğer bir gün şeytan gelip aramıza girmeseydi ve fena huylara açık tabiatlardaki düşmanlık duygularını hortlatmasaydı, mızrabını yemiş bam telinden yükselen sesler gibi her yörede duyulan o heyecanlı nağmeler, o birbirine ulaşan eller ve birbirinin meziyetini mırıldanan diller hep aynı şeyleri söylemeye devam edecek ve o mütekabil saygı, hürmet teâtîleri sürüp gidecekti.
Her şeye rağmen, hep ümitle tüllenmiş o âhenkli, hatta biraz da âlâyişli toplanmaların, geliş gidişlerin farklı bir çizgide de olsa hâlâ devam ettiğini görüyor ve müteselli oluyorum. Şartların, konjonktürün gerektirdiği farklılık mahfuz; aynı üslûp, aynı eda, aynı düşünce ve aynı mülâhazaların binlerce, yüz binlerce sevgiyle çarpan sine tarafından temsil edildiğinde de tereddüdüm yok. Yakın bir gelecekte o zevk u şevk akşamlarının mazidekilerini aratmayacak bir coşkuyla yeniden yaşanacağına ve her yanda sevgi soluklayıp duranların nefeslerinin duyulacağına inanıyorum.
Bu hislerle, “Hayallerimdeki Türkiye” temalı iftarınızın bereketli olmasını diliyor; herkese selam, hürmet ve teşekkürlerimi arz ediyorum.
M. Fethullah Gülen
- tarihinde hazırlandı.