Geleceğin Şehrayinleri Yaşanır Bayramlarda

Her bayram, milletin gönlünde bir huzur, vatanın simasında bir sürur olarak belirir ve bir sürü hatıraları çağrıştırmakla kemale erer. Bayramların çağrıştırdığı bu hatıralardan gönüllere akıp gelen mutluluklar, bazen o günlerdeki zevk ve şenlikleri gölgede bırakacak kadar renkli, derin ve muhteşem olur.

İçinde bulunduğumuz çağ, vaat ettiği müspet ve güzel şeylerin yanında, kalbi, ruhi, fikri ve ilmi hazırlığını tamamlayamamış milletler için bir ıstırap ve inkisar çağı oldu.Vaktiyle hep ötelere yönelen, semavilik arayan başlar, dualarla göklere doğru kaldırılan eller, almak için değil, vermek için yaratıldığına inanan gönüller, kapı kapı dilenen sergerdanlar haline geldiler. Bir zamanlar cedlerimizin sonsuza yürüyüş basamakları sayılan ma'bed, ruhaniliği çarmıha gerilerek, Allah'a yönelik şeffafiyeti merasimlerle karartılarak, mana ve muhtevası şekle kurban edilerek pek çok mezar-ı müteharrikin uğradığı bir güzergaha dönüştü.

Varlığın bir kitap gibi yorumlandığı, bir meşher gibi temaşa edildiği ve bir laboratuvar gibi kurcalandığı mektep, küflü şablonların kafalara yerleştirildiği bir izbeye döndü.. eşya hor görüldü.. tabiat yanlış yorumlandı.. ekolojik denge bozuldu.. ve dünya, yaşanmaz bir cehenneme çevrildi. Ma'bedle beslenmeyen, mekteple aydınlanmayan, kainatla içli-dışlı olamayan ve dolayısıyla, gönle ümitler yağdıracak ufukları bulamayan nesiller, kendilerini değişik çılgınlıklar içinde, yakıp-yıkarak teselli arar hale geldiler.

Varlığın gülen yüzüyle tanışma zamanı

Bu, olumsuz yanlarıyla resmedilmiş manzaranın bir başka yanı var ki, ışık, karanlıklara rağmen gerçek derinliğe ulaşır.. güzellik, çirkinlikler içinde daha bir belirginleşir.. iyiler, farklılık ve üstünlüklerini tam olarak ancak kötüler arasında ortaya koyabilir; hiç olmazsa bazıları için bu böyledir.. toplum, huzuru, ona ihtiyaç hissettiğinde daha iyi ve daha bir farklı duyar. Rahatı, gerçek derinlikleriyle ancak meşakkat görmüşler anlayabilir; Cennet'i de sırat yaşamış, Sırat'tan geçmiş olanlar.. karanlığın en azgın anı ışığın şafağını soluklar.. gündüzler, döl yatağı dönemini gecenin bağrında geçirirler; baharlar da, karın buzun sinesinde. Sebepler bütün bütün tesirsizleşince, ruhları Kudreti Sonsuz mülahazası sarar; zorluk, kolaylığı çeker fehvasınca, her sıkışma, ferah-feza iklimlere açılmanın önemli bir rıhtımıdır.

Ruhun kıvam mevsimi Ramazan

İç içe bunalımlarla sarsılıp, çeşitli kaoslar fasit dairesi içinde kıvrandığımız şu zaman diliminde, şimdiye kadar kaç Ramazan görmüş, kaç Ramazan duymuş, kaç Ramazan yaşamış, kaç Ramazan soluklamışsak da, şu, maruz kaldığımız ıstırapların bizi sevk ettiği bir başka derinlikteki tevhid mülahazaları içinde idrak edip yaşadığımız Ramazan benzeri bir başka Ramazan yaşadığımızı hatırlamıyor ve bir daha yaşayacağımıza da fazla ihtimal veremiyorum.

Ruhlar, bir aylık Ramazanla tam kıvamını bulur, derinleşir, meyvenin çiçeğe yatışı gibi, olgunlaşır ve yeni bir oluşum bekleyişine geçer; derken bayram ufukta bir güneş gibi beliriverir. Bayram, bütün bir Ramazanın, hatta geçmiş bütün Ramazanların özü, usaresi gibi bir duyguyla gelir. O, semaların en kutlu katmanlarından süzülmüş, meleklerin incelerden ince elleriyle örülmüş, sımsıcak, alabildiğine yumuşak bir tül gibi sarar benliğimizi.. ve kopup geldiği alemlerin şefkat ve duyarlılığını ruhlarımıza işlercesine, bir anne gibi kucaklar hepimizi. Biz bütünüyle onun, o da bütünüyle bizim olur.. ve gitmeyecek gibi okşar kaküllerimizi.. dönüp gelecekmiş gibi öper alınlarımızdan.. ve veda tavafı edasıyla uzaklaşır bizden.

Vuslat, huzur ve sürur günüdür bayram

Her bayram, milletin gönlünde bir huzur, vatanın simasında bir sürur olarak belirir ve bir sürü hatıraları çağrıştırmakla kemale erer. Bayramların çağrıştırdığı bu hatıralardan gönüllere akıp gelen mutluluklar, bazen o günlerdeki zevk ve şenlikleri gölgede bırakacak kadar renkli, derin ve muhteşem olur.

Bizler, her bayramda, geçmişi ve geleceğimizi hayallerimizde yan yana getirerek, muhteşem cedlerimizin elleriyle, gökçek yüzlü torunlarımızın başlarını aynı anda öper, geçmiş ve geleceğin bütün mutluluklarını vicdanlarımızda duyarak, sonsuz zevklere ereriz. Karamsar ve bedbin gönüller bundan bir şey anlamasalar bile, geçmiş, dasitani bütün renk ve cümbüşüyle, gelecek bin şevk ü tarabıyla, her bayram başlarımızın üzerinde bir gökkuşağı haline gelir ve bize en parlak şehrayinler ve donanma geceleri yaşatır.

Geleceğin şehrayinleri yaşanır bayramlarda

Her bayram, geleceğin rengarenk şehrayinleriyle gelir, en tatlı ve en çarpıcı tarihi levhaları kalbime aksettirir öyle gider. Ben, o gelip giden bayramlarda, "Gür doğa ülkemize/Bayram o bayram ola" der, maddi-manevi irfana ermiş, duyguları itibariyle incelmiş, ruhuyla bütünleşmiş ve birbiriyle sarmaş-dolaş, sevgiyi sevip, düşmanlığa düşmanlık duyan geleceğin mutlu nesillerini hayalen seyreder, mest olurum. Gözümün önünde kafası fen ve teknikle, kalbi Yüce Yaratıcı'ya iman, O'na muhabbet ve yaratılmışa sevgiyle dolu, itminana ermiş insanlar belirir. Onların gönlümüze boşalttıkları ruhani zevkleri vicdanımda hisseder ve eşsiz dakikalar yaşarım. O iklimde yaşlılarımızı çok muhterem ve insanlığa yükselmiş, gençleri iffet, azim, ideal ve irade abidesi, çocukları çiçekler gibi rengarenk ve yukarıdan gelen ışıklarla yüzleri hep aydın, kadınlarımızı da bu sihirli cümbüşün melekvari hazırlayıcıları olarak tahayyül eder ve iliklerime kadar hazlara gömülürüm.

Toplum gergef gibi ölçülü ve ahenklidir

O iklimde, ülke idaresi, en hassas ve en usta ellerin işlediği gergefler gibi ölçülü, nizam ve asayiş ise, kanaviçeden çıkmış bir nakış mevzuniyet ve okşayıcılığı içinde belirir gözümün önünde.. Toplumumuz, bütün kesimleriyle yan yana ve ahenk içindedir geleceğe ait bu senaryoda. Adalet coşkun ve şehbal açmıştır her tarafta, zulüm ise sarsık, yılgın ve mecalsizdir. Ne zalimin hayhuyu duyulur o iklimde, ne de mazlumun iniltisi... Mektepler, kainatın sırlarını çözmeğe çalışan birer laboratuvar gibi sıra sıra geçer hayalimden bayramlarda. Ve çıraklarını gökler ötesi esrara ulaştıran, başları göklerde öğretmenler görürüm o mekteplerde. Yüzlerinde aydınlık, içlerinde samimiyet ve düşüncelerinde istikamet, yüce öğretmenler.

Bayramlarda, davul sesi duyar gibi olurum serhat boylarında.. Fakat bu ses, bütün dünyayı kucaklamaya hazır, maddi kılıcı kınına koymuş, ilim ve inancın elmas kılıcını kuşanmış orduların sesidir artık; her tarafa kucak kucak huzur taşıyan ve geçtiği her yerden bir su sesi dinlendiriciliği, bir meltem okşayıcılığı içinde geçen orduların sesidir. Dünya dengesi için tehlikeleri göğüsleyen ve devletler arası muvazeneyi temin uğrunda yaşama haz ve zevklerini feda etmiş orduların sesidir bu ses.

Geçmişten gelen esintiler geleceğe yön verir

Her bayram, böyle rengarenk gülbanklarla doğar ruhuma. Her bayram, ilhamları ve hatırlattıklarıyla mest eder gönlümü. Yunmuş, yıkanmış ve bütün bütün yenilenmiş hissederim kendimi. Hissederim de keşke, "Hep bayram olsaydı!" derim.

Bugün milletçe, hatta bütün bir İslam dünyası, Türk dünyası ve belki de, sevgi, merhamet, şefkat, adalet ve huzura susamış bütün bir dünya olarak, bazıları için hayal, bazıları için ise yüzlerce misali geçmiş yüce bir ideal ve emareleri çoktan ufkumuzda belirmiş ölümsüz hakikate kısa bir meal olan böyle bir bayramı idrak edebilmek ve artık her günümüzün bir bayram olması, ufkumuzda hep solmayan bayram şafaklarının tüllenip, batmayan bayram güneşlerinin doğması için, belki Hz. Vahşi'ye yapılan nebevi çağrının sıcaklığına muhtacız.

Hayatlarını israf etmeyen kullara bayram müjdesi

Hz. Vahşi'nin elindeki Hz. Hamza'nın uyluğuna saplanmış kanlı mızrağa mukabil, elimizdeki, nice yılların bağrına ve nesillerin zihnine, kalbine saplanmış mızrak ve daha nice günleri kana bulamaya yetecek günahlarımızla, gönlümüze akacak Peygamberi çağrıya muhtacız. "(O, affa layık olanlar,) Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarmazlar, el açmazlar; Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler." ayetini eğer affımıza ferman olarak yeter görmezsek; "Allah, Kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında her işlenen günahı, dilediği kimse için bağışlar" ilahi müjdesi de, gönlümüzde ümit şafaklarının tüllenmesine yetmezse, bu defa, tam bir ümit ışığı, ufkumuzda bir yaz güneşi gibi bütün şa'şaasıyla doğacaktır: "De ki: "Ey nefisleri, öz varlıkları aleyhinde haddi aşan, varlıklarını, hayatlarını israf eden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok merhamet eden, çok esirgeyendir."

Artık size görünebilir miyim diyeceğimiz günler

Evet. Şefkat, sevgi, merhamet ve müsamahadan yoksun yetiştirip zayi ettiğimiz, aralarına da bencilliğimiz, ben-merkezciliğimiz, çıkar düşüncelerimiz ve başka düşünce, inanç ve dünya görüşüne hayat hakkı tanımayan dogmalarımızdan örülmüş demir-perde misali duvarlar gerdiğimiz nesillere kendimizi affettirmek için, böyle bir ümit çağlayanında yıkanıp, elimizdeki mızrağı da sevgi, merhamet, hoşgörü, diyalog ve diğergamlık pınarlarında yıkadıktan sonra Resulûllah'ın, cedlerimizin ve bu aziz toprağı hür bir ülke ve vatan haline getirip bize emanet edenlerin huzuruna vararak, "Artık size görünebilir miyiz?" dememiz gereken gün veya günlerdeyiz.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.