Zekât Verilmesi Gereken Mallar - Menkul Kıymetler

Zekât Verilmesi Gereken Mallar - Menkul Kıymetler

1. Altın ve Gümüş

Altın ve gümüş, çok eski dönemlerden bu yana bilhassa ticarî hayatta eşyaya mukabil bir kıymet olarak tedavül etmekte, genel itibarıyla de kadınların zinet maksatlı ihtiyaçlarına cevap vermektedir. Malum olduğu üzere altının zinet maksatlı kullanımı erkekler için haram, kadınlar için helâldir.[1]

Gerek tasarruf gerekse zinet maksadıyla olsun, elinde nisap miktarı altın ve gümüş bulunan kimsenin bunlardan zekât vermesi gerektiğini yine âyet ve hadislerden öğrenmekteyiz. Mesela Kur’ân-ı Kerim’de zekâtını vermeyen altın ve gümüş sahiplerinin maruz kalacakları uhrevî ceza şu ifadelerle anlatılmıştır:

“Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu, işte onlara elem verici bir azabı müjdele! (Bu paralar) Cehennem ateşinde kızdırılıp bunlarla onların alınları, yanları ve sırtları dağlanacağı gün (onlara denilir ki), ‘İşte bu, kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. Artık yığmakta olduğunuz şeyleri (n azabını) tadın!’”[2]

Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) de aynı şekilde altın ve gümüşe sahip olduğu hâlde bunların zekâtını vermeyen kimselerin akıbetini şu sözleriyle anlatmıştır:

“Altın ve gümüşün üzerindeki hakkını vermeyen kimselerin altınları, gümüşleri, kıyamet gününde ateşten levhalar hâline getirilecek, Cehennem ateşinde kızdırılarak, onlarla sahibinin yanları, alnı ve sırtı dağlanacak. Bu levhalar soğudukça, süresi elli bin sene olan bir günde, kullar arasında verilecek hüküm bitinceye kadar, sahibine azap için tekrar tekrar kızdırılarak aynı işlem yapılacaktır. Sonra da o kimseye, ya Cennet’e veya Cehennem’e doğru giden yol gösterilecektir.”[3]

Bilindiği gibi Asr-ı Saadet ve onu takip eden asırlarda altın ve gümüş, bir taraftan bugünkü para yerine kullanılıyor; diğer yandan da külçe hâlinde bulunuyor veya zinet eşyası olarak değerlendiriliyordu. Bu değerli madenler günümüzde daha çok zinet eşyası olarak karşımıza çıksa ve nakit para olma özelliğini kaybetmiş olsa da; hâlâ paranın fonksiyonlarını yerine getirmeye devam etmektedirler. Zira her şeyden önce bunlar önemli birer yatırım aracıdır. İstenildiği zaman paraya çevrilmesi mümkündür ve bu çok da kolaydır. Bu sebepledir ki bir insan, gerek zinet eşyası olarak gerekse tasarruf düşüncesiyle, hangi niyetle olursa olsun, nisap miktarının üzerinde altın veya gümüşe sahipse, bunların zekâtını vermesi gerekir.

Altın ve gümüşün nisap miktarları da bizzat Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) tarafından tespit edilmiştir. Mesela Ebû Saîd el-Hudrî’nin (radıyallâhu anh) rivayet etmiş olduğu bir hadis-i şerifte Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: 

لَيْسَ فِيمَا دُونَ خَمْسِ أَوَاقٍ صَدَقَةٌ

 “Beş ukiyyenin (200 dirhem=595 gram gümüş)[4] altındaki mallarda zekât yoktur.”[5]

İbn Mâce’nin rivayetine göre İbn Ömer ve Hazreti Âişe (radıyallâhu anhum) de bunu destekleyen şu rivayeti nakletmişlerdir:

إِنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يَأْخُذُ مِنْ كُلِّ عِشْرِينَ دِينَارًا نِصْفَ دِينَارٍ وَمِنَ الْأَرْبَعِينَ دِينَارًا دِينَارًا

“Nebiyy-i Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) her yirmi dinardan yarım dinar, her kırk dinardan da bir dinar zekât alıyordu.”[6]

Ebû Dâvud’da yer alan şu rivayet ise altın ve gümüşün hem nisabı hem de verilmesi gereken zekât miktarlarını bildirmektedir:

هَاتُوا رُبْعَ الْعُشُورِ فِي كُلِّ أَرْبَعِينَ دِرْهَمًا وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ شَيْءٌ حَتَّى يَتِمَّ مِائَتَا دِرْهَمٍ فَإِذَا كَانَتْ مِائَتَيْ دِرْهَمٍ فَفِيهَا خَمْسَةُ دَرَاهِمَ فَمَا زَادَ فَعَلَى حِسَابِ ذَلِكَ

“Mallarınızın kırkta birini getiriniz. Her kırk dirhemde bir dirhem zekât vardır. İki yüz dirhem tamam oluncaya kadar size bir şey vacip değildir. İki yüz dirhem olduğu zaman, beş dirhem zekât vardır. Bundan fazla olan malların zekâtı da bu hesaba göre verilir.”[7]

Her ne kadar hadis-i şeriflerde altının nisabı 20 dinar (miskal), gümüşün nisabı da 200 dirhem olarak gösterilmiş olsa da, bunların günümüzün ağırlık ölçüleriyle ifadesinde bir kısım küçük farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılığın sebebi ise Asr-ı Saadet’te kullanılan ölçü birimlerinin, değişik bölgelerce farklı algılanmasıdır. Daha doğrusu o günün ölçü birimlerinin bölgeden bölgeye değişmesi ve bunlar arasında küçük farkların bulunmasıdır. Bununla birlikte bu konudaki genel eğilim, 20 miskal altının 85 grama, 200 dirhem gümüşün ise 595 grama tekabül ettiği şeklindedir. Dolayısıyla bu ölçülerde malı bulunan bir kimsenin, 1/40 (% 2,5) nispetinde zekât vermesi farzdır.

Asr-ı Saadet’te zikredilen bu altın ve gümüş nisapları hemen hemen aynı değere sahip iken, günümüzde gümüş, altın karşısında oldukça fazla değer kaybına uğramıştır. Bu sebepledir ki günümüz uleması değerli madenlerin, nakit paraların veya ticaret eşyalarının nisap miktarı hesaplanırken, altının esas alınması gerektiğini ifade etmektedir.

2. Para, Çek ve Senet

İnsanların, sahip oldukları paradan zekât vermeleri gerekir. Günümüzde kullanılan kâğıt ve madenî paralar, zatî kıymetleri olmayıp hükmî kıymeti haiz değerli kâğıtlar nevindendir. Paralar, bu yönüyle Asr-ı Saadet’te kullanılan ve zatî kıymeti olan altın ve gümüşe benzememekle birlikte, yaptığı iş ve tedavüldeki yeri itibarıyla bunlarla ayniyet arz etmektedir. Yani bugün, eşya mübadelesinde karşılık olarak altın veya gümüş para yerine kâğıt veya madenî para kullanılmaktadır. Hatta günümüzde mesele bununla da kalmamış, daha ötesinde değerler de ortaya çıkmıştır. İster elindeki nakit parası, ister banka hesabındaki değer, isterse başka türlü bir şey olsun, bir insanın sahip olduğu birikimler, ticarî hayatta yüklendikleri misyona göre değerlendirilmeli ve 1/40 üzerinden zekâtı verilmelidir.

Çek ve senetler de üzerindeki tarihler itibarıyla vakti geldiğinde nakde çevrilebilmeleri yönüyle kağıt para gibi değerlendirilir. Öyleyse tedavül vasıtası olan bütün bu değerler için 85 gram altının kıymetine mukabil gelecek miktara sahip olan kimse % 2,5 üzerinden zekât vermelidir.

3. Hisse Senedi

Büyük yatırımlarda hem sermayeyi geniş tabana yayma hem de ticarî hayata geniş kitlelerin katılımını sağlama adına piyasaya sürülen hisse senetleri bir mülkü temsil ettiği için zekâtı verilmesi gereken emtia cümlesindendir.

Genel yaklaşım, hisse senetlerinin kârından zekât verilmesi yönündedir. Bununla birlikte asli değerleri üzerinden zekât verileceğini savunanlar da vardır. Hisse senetleri ticari emtia olarak satın alındığında ise zaten ticaret malları kategorisine girecek ve asıllarından zekât verilecektir.

4. Süs Eşyası

Bu konuda sair mezheplerin farklı mütalâaları olsa da, Hanefi mezhebi nisap miktarına ulaşan zinet eşyalarından zekât verilmesi gerektiğini söyler. Şöyle ki 20 miskal (günümüz ölçüleri içinde 85 gram) ve daha fazla altını olan bir kadın, onun zekâtını vermekle mükelleftir.

Aslında kadınlar için altın, gümüş gibi madenlerden yapılan bilezik, künye, küpe, gerdanlık vb. süs eşyalarını kullanmak caiz olsa da, Allah Resûlü bu konuda kendi ailesine karşı olabildiğine hassas davranmıştır. Hatta bir keresinde kolunda bilezikle huzuruna gelen kızı Hazreti Fatıma’ya,

أَيَغُرُّكِ أَنْ يَقُولَ النَّاسُ ابْنَةُ رَسُولِ اللهِ وَفِي يَدِهَا سِلْسِلَةٌ مِنْ نَارٍ

“İster misin, Peygamberin kızı Cehennem’den bir halkayı kolunda taşıyor desinler?” diyerek ona çıkışmıştır. Bunun üzerine Validemiz hemen bileziği satıp, bedeliyle bir köle azat etmiş ve gelip Nebiler Serveri’ne yaptığını anlatmıştır. Allah Resûlü de bunun üzerine büyük bir memnuniyet içinde,

الْحَمْدُ لِلهِ الَّذِي أَنْجَى فَاطِمَةَ مِنَ النَّارِ

“(Kızım) Fatıma’yı ateşe girmekten koruyan Allah’a hamd olsun.”[8] demiştir.

Bir fikir vermesi için arz ettiğimiz bu olaydan sonra fıkhî hükümlere tekrar dönecek olursak; zinet eşyaları nisap miktarına ulaşıyorsa, mutlaka zekâtı verilecektir. İslâm hukukuna göre kadın, ekonomik olarak kocasından bağımsızdır. Yani kadının, tasarruf hakkı kendisine ait menkul veya gayrimenkul malı olabilir. Bu durumda, sahip olunan o mallar, nisap miktarını aşıyorsa, kadın hükmen zengindir ve zengine düşen mükellefiyetleri eda etmek zorundadır.

Bazı durumlarda evlilik hayatında sahip olunan mallar, karı-koca müşterekliği içinde ele alınmaktadır. Dolayısıyla bunların zekâtı da buna göre verilmelidir. Bazen de mal, her ne kadar kadının üzerine tapulu olsa veya zinet eşyalarını kadın kullansa bile, örfî uygulamalar içinde onun tasarruf hakkı erkeğe ait olabilmektedir. O zaman bu mallar hükmen erkeğindir ve zenginlik adına nisap araştırması yapılırken, bu mallar erkeğin hesabına yazılacaktır ve zekâtını da elbette erkek verecektir.

5. Değerli Taşlar

Şimdiye kadar fukaha, dinî nasların bu noktadaki sükutundan hareketle inci, mercan, zebercet gibi kadınların kullandıkları değerli taşlardan zekât verilmesinin gerekmediği üzerinde durmuşlardır. Zira bunların, yine birer zinet olan altın ve gümüşten farkı, altın ve gümüşün tedavül vasıtası yani para olarak kullanılması, piyasanın bu ikisine göre belirlenmesidir. Halbuki bu taşların böyle bir durumu yoktur.

Bu nevi değerli taşlar şayet ticarete konu ediliyorsa, zaten ticarî emtia olarak değerlendirilecek ve % 2,5 oranında zekâtı verilecektir. Eğer bu tür değerli taşlar sadece zinet ve süs kastıyla elde tutuluyorsa, o zaman da yine zekâtının verilmesi bize daha doğru gelmektedir. Yani zekât verilirken bu tür değerli taşların da hesaba katılmasında isabet olacağı kanaatindeyiz.

İşin ekonomik tarafına bakıldığında da böyle bir hareket tarzının daha doğru olduğu anlaşılacaktır. Zira bu tür taşlar, zatî değeri haizdirler. Dolayısıyla bunlar zekâttan muaf tutulduklarında “kenz” olma yolları da açılmış olacaktır ki bu da Kur’ân ve Sünnet’in asla tasvip etmediği bir husustur.


[1] Tirmizî, libas 1; Nesâî, zinet 40.

[2] Tevbe sûresi, 9/34-35.

[3] Müslim, zekât 24.

[4] Dirhem: Gümüş para. Dinar: Altın para.

[5] Buhârî, zekât 4; Müslim, zekât 6.

[6] İbn Mâce, zekât 4.

[7] Ebû Dâvud, zekât 4.

[8] Nesâî, zinet 39; Ahmed İbn Hanbel, el-Müsned, 5/278.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.