Düşünce ufkunun mihrabı
Ben yetiştiğim çevrenin de sevkiyle, bütün tasavvuf büyüklerine karşı derin bir saygı, alâka ve sevgiyle büyüdüm. Onların isimlerini sürekli dualarımda zikrettim, himmetlerini umdum. Fakat buna rağmen, selef-i sâlihînin eserlerini okurken tenkit edebileceğim yerler gördüm. Çok istifade ettiğim bazı kitapları okurken bile kritiğe tâbi tuttuğum noktalar oldu. Çoğu zaman sevgi ve saygı anlayışıma çarpan tenkit düşüncesi parçalanıp kırılsa da kafama takılan mevzular oldu.
Fakat Bediüzzaman’ı çok farklı gördüm. O, acayip kılığı, garip kıyafeti, farklı hali ve çağın tuhaflığı içinde gizlemiş kendisini. O, düşünce ufkunun mihrabı gibi bir insan. İnsan, düşüncede mihraptan başkasına yönelirse kıbleden dönmüş gibi olur. Ama neylersiniz ki, yüzünü Batı’ya çevirmiş dünya kadar yerli, evlerinde ve hemen önlerindeki bu kıbleye sırtlarını dönmüşler. Anlaşılamayacak bir alâkasızlıkla ondan mahrum kalmışlar.
- tarihinde hazırlandı.