Darılma Yok Dayanma Var
Ortalık henüz alaca karanlık içinde iken, etrafa Hakk'ın mesajlarını duyuran sen oldun. Kadirnâşinaslar bilmeseler dahi, bunun böyle olduğuna yer-gök şahittir. Sakın, usûl bilmezlerin hâline bakıp da sitemkâr olma! Ettiğin hizmeti halk takdir etmese de, Hak biliyor ya!
Sen, seciyenin gereğini yaptın ve şimdi etrafın âdeta lâlezâr... Çevrende boy atıp gelişen bu kadar gül varken, üç-beş dikenden şikayet niye? Ve hele bu uğursuzluk, yetiştirmedeki bir kusur ve eksikliğe reaksiyon ise...!?
Hakk'a dilbeste olmuş bir gönül için, âhiret yolundaki hizmetlerin mükâfâtını dünyada istemek görgüsüzce bir davranış değil mi? Hem, dünya ve içindekiler fâni; âhiret ise, akıllara durgunluk veren o güzellik ve ihtişamıyla bâki değil mi..? Öyleyse gel! Hak yolundaki cehdinin karşılığını istemekten vazgeç! Öteler ve ötelerin ötesi bin dünyaya bedeldir.
Halkın sana karşı olan teveccühünü -haklı dahi olsa- bir büyüklük emâresi sayıp, hüsn-ü zannın verdiği makamlara bel bağlamamalısın. Ve hele, başkalarını kendinden küçük görme gibi bir görgüsüzlüğe kat'iyen düşmemelisin! Zira Hak katındaki kıymet ve değer, ruh saffeti ve gönül yüceliğine göredir. Cismaniyete değer vererek, etin kemiğin altında kalıp ezilmek ne acı bir talihsizliktir..!
Büyüklere karşı hürmet hissi bir esas olsa bile, ona talip olmamak gerektir. Başkalarının sana karşı olan hürmeti, istenmeden ve beklenmeden kendi kendine geldiği takdirde zararsız olmasına karşılık, arzu edilip arkasına düşüldüğünde, vaslına erilmez bir mahbup olur ve insanı sefaletler, ızdıraplar içinde bırakır.
Halkın büyük görüp ve göstermelerine bel bağlayıp güvenmemelisin! Böyle bir teveccüh, gökler ötesi "hüsnükabul"ün bir aksi olması itibarıyla makbul sayılsa da, arzu edilecek bir şey değildir. İnsanı bir an keyiflendirse bile, çok zamanlar ağlatır ve inletir. Böyle gelip geçici iltifatlarla aldanıp, gönlünü karartmamalısın!
Hizmetin büyüyüp genişlemesi ölçüsünde, hasımlarınla olduğu gibi, çevrenle de imtihan olacağını hiç düşündün mü? Düşün! Ve Hakk'ın elinde birer imtihan unsuru olarak kullanılan dostlarına karşı mürüvvetli ol!
Sakın, milletine karşı verdiğin hizmetleri, elinin altında bulunanlara ettiğin iyilikleri onların yüzlerine çarparak, çevreni kendinden bîzâr etme! Unutma ki, yaptığın şeyler birer vazife, sen de bir mükellef ve mes'ulsün!
Okuduğun kitaplar, düşünüp tahlil ettiğin mevzular ve soluk soluğa Hak yolundaki mücahedelerin nispetinde, mahviyet içinde ve "kahr u lütfu bir bilme" çizgisinde değilsen, her hamlende benliğin kızıl pençesiyle kıstırılacağını düşün ve ürper!
Zinhâr! Bana, ettiğin hizmetlerin büyüklüğünden, boy boy fedakârlıklarından bahisler açma! Ortaya koyduğun eserlerini mîrî malı gibi, arkadaşlarının gayretine terettüp etmiş ilâhî bir lütuf olarak görebiliyor; hizmette ön saflarda, ücrette gerilerin gerisinde bulunabiliyorsan, rica ederim, işte bana onu naklet!! Naklet ki, şeker-şerbet olan dilin gönlümü âbâd kılsın.
"İlmim, izzetim, onurum" deyip, nefis türküleriyle düşmanlarını memnun, dostlarını da dilgîr etme! Varsa meziyetin, bırak öbür âlem için sümbül versin, başak bağlasın! Varsa hayatının destanları, meleklerin ebedî nağmeleri olarak kalıp gitsin.
Sızıntı, Kasım 1983, Cilt 5, Sayı 58
- tarihinde hazırlandı.