Bencillik Girdabı
İnsana bahşedilen benlik emaneti, en büyük gerçeği tanıyıp bulma yolunda ona verilmiş mukaddes bir armağandır; vazife biter bitmez de taşa çalınıp kırılması gerekli olan bir armağan. Böyle yapılmadığı takdirde o, kabarır, şişer ve sahibini yutacak bir ifrit hâline gelir. Fert, onunla Yüce Yaratıcı'yı, O'nun kudretinin, ilminin, iradesinin sonsuzluğunu; eksiklik ve kusurların O'nun semtine sokulamayacağını idrak edecek, sonra da sînesinde tutuşturduğu mârifet ve muhabbet ateşiyle benliğini eritip bitirecek; sadece Yüce Yaratıcı'nın varlığıyla bakıp görecek, O'nunla düşünüp O'nunla bilecek ve sadece O'nunla soluklanacaktır.
Hep bencil olarak kalıp gitme, Hakk'ı görüp bilememenin, sonsuzluk yolunda mesafe alamamanın ve gözleri bağlı, aynı yerde dönüp durmanın ifadesidir. Devamlı benlik hesabına düşünenler, benlikle oturup kalkanlar ve aradıklarını "ego"nun karanlık atmosferinde arayanlar, yıllarca dere-tepe demeden aşıp gitseler de, bir çuvaldız boyu yol alamazlar.
Yapılan işler, işlerin en ağırı, en yorucusu dahi olsa, benlik hesabına yapıldığı takdirde kat'iyen fazilet vadetmez ve İlâhî Dergâh'ta kabul göremez. Kendini aşamamış, benliğine bıçak çalıp parçalayamamış, basireti bağlı kimselerin ötelere doğru her hamlesi bir avunma ve aldatmaca, her fedakârlığı da bir akılsızlıktır.
Bencillik, şeytanî bir sıfat olduğundan, ona kapılanları, şeytanın âkıbetine uğratacağından şüphe edilmemelidir. Şeytanın mazeret ve müdafaaları bile, güm güm birer benlik melodisidir. Âdem Nebi (as), ufkunun karardığı bir anda, gözyaşlarından yepyeni bulutlar meydana getirerek onunla gönül ateşini, hasret ateşini söndürmeye çalışmasına karşılık; İblis, her kelimesi gurur ve inat, her ifadesi küstahlık sayılan mazeretler sayıp döküyordu...
Benliğin ilimden kaynaklananı, servet ve iktidarla ortaya çıkanı, zekâ ile, cemâl ile şişip büyüyeni ve daha birçok çeşidi vardır... Bu sıfatlardan hiçbiri, insanın zâtî malı olmadığından, bu husustaki her iddia, hakikî Mal Sahibi'nin gazabına bir vesile ve dâvetiye sayılmış ve bu mağrur ruhların helâkiyle neticelenmiştir.
Ferdin şahsî dünyasını tesir altına alan "ego", bir cemaat benliğiyle de omuz-omuza verince, bütün bütün devleşir ve mütecaviz bir ifrit hâline gelir. Artık böyle azgınlaşmış bir ruhun elinde en hayırlı şeyler dahi simsiyah bir bulut kesilir ve etrafa gülle, bomba yağdırmaya başlar. Evet, böylelerinin elinde ilim, bir yalancı ışık; servet, çalım ve cakaya vesile; gönül, bir çıyan yatağı; cemâl, çevreye ekşilik saçan bir gam sayfası; zekâ, başkalarını hafife alan uğursuz bir şaklaban hâlini alır.
Öteden beri maddeci felsefe, benliği; peygamberlik de, hakkı ve mahviyeti temsil etmiştir. Evvelkilerin yolunda şüpheler, tereddütler, aldatmalar, şiddet ve hiddetler; aysberglerin birbiriyle çarpışmaları gibi korkunç müsademelerle dağılıp parçalanmalarına karşılık; ikincilerin yolunda aydınlıklar, gönül inşirahları, birbirinin imdadına koşmalar ve birbirini desteklemeler vardır.
Her fırsatta kendini etrafa anlatma ruh hâleti, o kimsede bir eksiklik ve aşağılık duygusunun ifadesidir. Böyleleri, iyi bir ruh terbiyesiyle varlıklarını gerçek Mal Sahibi'ne feda edecekleri güne kadar da bu durum sürer gider. Bunların her işi bir çalım, her ifadeleri gürül-gürül benlik, her mahviyet tavrı ve tevazuları da ya bir riya ya da kendilerini başkalarına anlattırabilme yatırımıdır. Bin nefrîn hak bilmez bencillere!
Bencilin hakikî dostu olmadığı gibi, vicdanî huzuru da yoktur.
Sızıntı, Nisan 1984, Cilt 6, Sayı 63
- tarihinde hazırlandı.