Bir Vazifeyle Muvazzaf Olan Kimse Her Gece Kalkıp Kendini Rabb'ine Vermeli
İlk nâzil olan sûreler arasında yer alan Müzzemmil ve Müddessir sûrelerine, tebliğ ve irşad erlerinin geceleri kalkıp Rabbileri karşısında kemerbeste-i ubûdiyet içinde olmaları gerektiği gerçeği etrafında örgülenmiş vahiy nakışları da denebilir.
Gece ibadeti bir ölçüde, inziva, halvet, teveccüh ve tebettül manalarını da ihtivâ eder. Aslında, bu tabirlerin bazıları Kur'an'a aittir. Nitekim Kur'an 'Ve tebbettel ileyhi tebtîlâ' (Müzzemmil Sûresi, 73/8) yani 'Allah'tan başka her şeyle bir ma'nada alakanı keserek kendini tamamen ona ver ve sadece O'nun marifeti, O'nun muhabbeti, O'nunla alakalı zevk-i rûhâniler ve O'nun tecellileri ile otur-kalk' tarzındaki bir üslupla bu önemli hususa işaret etmektedir. Bu ise, ancak, insanın kendini o işe hazırlaması, iradî olarak uykusunu, sıcak döşeğini terk etmesi ile gerçekleşebilir. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve selem), peygamberlik öncesi dönemde belli ölçüler içinde inzivada bulunarak, her zaman Rabbisine yakınlaşma yollarını araştırıyor.. iç alemini, zaten temiz olan duygularını ve sürekli Hakk'a açık gönlünü, tıpkı günebakan çiçekleri gibi, mukabele arayışlarına bağlı götürüyor ve rasat ufuklarında gezdiriyordu. Yine o, rüyalarla berzahî derinliklere açılmanın, ledünnî düşüncelerle baş başa kalmanın yanında, ukba hayatının kapılarını aralayarak, Rabbisine kurbetini hızlandıracak ve akdes-mukaddes feyizlerin sağanak sağanak üzerine yağmasına vesile olabilecek her şeyi değerlendiriyor ve farklı bir düşünce haritası çiziyordu.
Misyon İnsanları
Şimdi, bu ölçüde ciddi ve fevkalade önemli bir göreve getirilen birinin bütün gece uyuması, böylesine önemli vazifenin gerektirdiği sorumlulukla uyuşmasa gerek. Öyleyse bu vazife ile muvazzaf olan kimse, geceleri kalkıp Rabbisine ibadet etmeli, hem öyle bir ibadet etmeli ki onun Yaratan'ı karşısındaki tavırları vazife ve misyonuna muvafık düşsün. İşte, bütün bunlara işaret sadedinde Kur'an diyor ki: 'Az bir kısmı hariç, bütün gece kalk, namaz kıl. Gecenin yarısı veya bunu biraz azalt ya da gecenin çoğu olsun.' (Müzzemmil Sûresi, 73/2-4) Neden? Zira böylesi bir misyon, insanî normları aşan bir fevkaladelik ister ve böylelerinin hayatları hep fevkaladelikler içinde cereyan etmelidir.. böyle cereyan etmek zorundadır.
Gecenin ihyâ edilmesi adına da şunlar söylenebilir: Gece, melekût âleminin kapılarının aralandığı, semâvî birtakım menfezlerin açıldığı ve ötelerin müşahede edildiği bir zaman dilimidir. Bediüzzaman'ın tespitiyle, teheccüdle gecenin ihyâ edilmesi, berzah âlemini aydınlatan bir projektördür. Abdullah b. Ömer'in rivayet ettiği bir hadis ve bir hâdise bu mevzuya ışık tutar. Bu hadiste Abdullah b. Ömer mealen diyor ki: 'Herkes rüya görür ve gelir Allah Resûlü'ne anlatırlardı. Ben de kendi kendime Keşke berzah âleminin kapıları bana da aralansa ben de bir kısım şeyler görsem ve gördüğüm şeyleri gelip İnsanlığın İftihar Tablosu'na anlatıversem; O da bunları tabir etse..' derken, bir gün rüyamda gördüm ki, iki zat beni kollarımdan tutup derdest ederek, derin ve alevli bir kuyunun başına getirdiler. O derince kuyunun içinden adeta bir hortum gibi döne döne alevler yükseliyordu. Anladım ki bu, cehennemdir. Beni başına getirdiklerinde, oraya atacaklar diye çok korktum. Allah'a sığınıp, 'Ya Rab' diye yalvarmaya başladım. Birisi bana dedi ki: 'Korkma! Senin için endişe edecek bir şey yok. Sen oraya girmeyeceksin.' Sonra uyandım ve ablam Hafsa'ya rüyamı anlattım ve bunun tabirini Resûlullah'a sormasını istedim. Ablam sorunca Allah Resûlü buyurdular ki: 'Abdullah b. Ömer ne güzel bir insandır; ama keşke geceleri ihyâ etse!'
Gece Kalkışın Hikmeti
Kur'an gece kalkışının hikmeti adına, şu değerlendirmeyi de yapar: 'Şüphesiz gece kıyamı daha tesirli ve sağlam bir kıraat adına da daha elverişlidir.' (Müzzemmil Sûresi, 73/6) Evet, geceler o büyülü enginlikleriyle, insanın ayağını yere sağlam basması, dediğini duyması, yaşadığını hissetmesi adına önemli bir ortam ve gönüllerin Allah'a (cc) açılacağı birer halvet koyu gibidirler.. ve mutlaka değerlendirilmelidirler. Gündüz insan değişik işlerle meşgul olur, zahiri duygularının dünyasında dolaşır ve onların tesirinde yaşar. Böyle bir şey, İnsanlığın İftihar Tablosu için, hele bizim anladığımız ma'nada asla söz konusu olmasa da, bendeleri gibi sıradan insanlar için her zaman bahis mevzuu olabilir. Öyle ise burada ayeti şöyle yorumlamak yerinde olur zannediyorum: Evet, sanki bu tembihle Allah, Resulü'nün şahsında bize: 'Siz gündüz şununla bununla meşguliyet içinde gâfilâne yaşıyor, kendi iç derinliklerinize yönelemiyor ve ötelerle irtibat kuramıyorsunuz; kuramazsınız da; zira bu hususta esas olan gecelerdir.' deniyor. Yani hiç kimsenin olmadığı bir zemin ve zamanda, insanın Allah'a yönelerek hicranla yanıp yakılacağı ve seccadesine baş koyup, gözyaşı dökeceği bereketli zaman dilimi gecelerdir. Bir O, bir de siz; içinizi dökerken sadece O bilecek ve siz de O' nun bilip görmesine göre bir tavır alacaksınız.
- tarihinde hazırlandı.