Şafak Garipliği
Gecelerin ardından bir şafak garipliği,
Sisli ufuk ve biz,
Durmuş gözlerken huzûru, neş’eyi, sevgiyi,
Hâlimizce sessiz.
Bora gibi zorlu esmeye başladı kader,
Yürekler temelsiz...
Kuluçkadaymış bütünüyle kin, nefret meğer,
Sîneler pek hissiz...
Deldiler zamanı, şu delik bir lehim ister,
Sapasağlam eksiksiz..
Yüreğimde sancı, şakaklarımda kanlı ter,
Hislerim direksiz.
Bir baştan bir başa ufku şafaklar tutmuşken,
Dupduru lekesiz;
Zulmet yırtılmış, aydınlık geceyi boğmuşken..
Ve yollar hendeksiz...
Yürüyorduk, hülyâlı baharlara ard arda,
Mânisiz, engelsiz..
Her yanda kızaran erguvanlar arasında,
Pür-şevk, gösterişsiz..
Gök bir yanda, yıldızlar bir yanda, biz bir yanda,
Nûrefşân tertemiz;
Zaman “vefâ, vefâ” diye inledi bir anda,
Acıklı, mecalsiz...
Yeniden gün denizde söner gibi olmuştu,
Ölgün ve bedelsiz..
Yeniden bu hasta gönlüm hasretle dolmuştu,
Hicranlı-talihsiz.
Sızıntı, Şubat 1990, Cilt 12, Sayı 133
- tarihinde hazırlandı.