Işık Yol
Dinmeyen his, sönmeyen heyecanla dopdolu,
Dolaşıp her yerde O’nu soluklamalısın!
Her zaman bir semâvî seyahate kurulu;
Aşıp mesafeleri O’na ulaşmalısın!
Ufuklar “gel gel” diyor, yıldızlar göz kırpıyor,
Ve panjurlar aralanıyor gibi öteden;
Dalga dalga gözlere güzellikler çarpıyor,
Bütün eşyâ bir büyüyle parıldıyor birden…
Işık yağıyor her yana, rûh nûrla boyanmış,
Hülyâ ebedin sihirli kemendinde tutsak;
Cezbin dirilten iksiriyle Hakk’a uyanmış,
Her lâhza ayrı bir vuslat neşvesi duyarak..
Nûrdan duyguları ve nûrdan kanatlarıyla,
Göğün sonsuzluğunda öteleri süzüyor;
Pişe pişe olgunlaşmış kanaatlarıyla,
Rûhların uçuştuğu iklimlerde geziyor.
Aklının gözünde tüllenen ışıkta O var;
Hisseder, en erilmezleri olduğu yerden..
Dolaşır vadi vadi her yerde O’nu arar,
Tıpkı ocaklar gibi yanar, yanar derinden.
Hiç durma koş süvarim, koş bu nûrlu ufukta!
Dolmuşken hazır gönlün ebedin sevdâsıyla..
Bu yolda ömür tüketenlere O son nokta,
Bırak oyalanmayı eşyânın rüyâsıyla..!
Sızıntı, Şubat 1995, Cilt 17, Sayı 193
- tarihinde hazırlandı.