Bu Yiğitler
Gurûbu seyretmek de bir tulû kadar tatlı,
Mânâya açık gönüller her mevsim kanatlı.
Gurûblar bir tulûa emâre bu âlemde,
Karanlığı takip eder ışıktan bir perde.
Her gece gökler o pırıl pırıl çehresiyle,
Ne türküler söyler o müthiş hendesesiyle!
Sessiz, durgun ve dupduru iklimiyle semâ,
Bize göz kırpar; arkasında ayrı bir dünyâ...
Hazan kış güftesiyle gelir, bestesi bahar,
Karın-buzun bağrında mayalanır çemenzar!
Gurûbda sırlı renklerle tüllenir yamaçlar,
Öteden gölgeler gibi salınır ağaçlar…
Bir başka âlemden gelip sarkmış gibi dal dal,
Bu dallarda ebediyeti seyreder hayâl...
Bir gizli panjur açılmış gibi ötelerden,
İnsan sıyrılabildiği sürece kendinden;
Uhrevî besteler duyar gönlünün sesinden;
Cennet nağmeleri dinler kendi nefesinden.
Derken coşar, şahlanır rûh vuslat hayâliyle,
Yârin ışıklarla süzülen yâl ü bâliyle...
Artık insan bu rüyâdan uyanmak istemez;
Erenler bu âleme bir daha geri dönmez!
Gözleri süzgün, O’nu görür, O’nu sezerler,
Ellerinde aşk kâsesi hep mahmur gezerler.
Sonsuzluk şarabıyla sermest ebedî rindler,
Her zaman ışık türküsü söyler o yiğitler...
Sızıntı, Haziran 1991, Cilt 13, Sayı 149
- tarihinde hazırlandı.