Bizim Dünyamıza Ait Beyanlar
Hele bizim duygu ve düşünce dünyamızdan fışkıran bir beyan, zannediyorum dinleyenleri bir anda o güçlü büyüsüyle kucaklar, tesirini ruhlarına üfler ve gönüllerine kendi boyasını çalar; onlar da, kendilerini onun o sımsıcak sinesine salarak, ona teslim olurlar; teslim olur ve o yumuşatan atmosferde kendi dünyalarının bütün inceliklerini duyar ve sahip oldukları zenginliklerin baş döndürücü güzellikleriyle kendilerinden geçerler.
Bazen, beyanın çağıltıları içinde insan, cennet kevserlerini andıran din-iman nağmelerini, fena, beka melodilerini dinler; her şeyin sonsuzdan gelip yine sonsuza aktığı mülahazasıyla, iman ve ümit ufkunun tül tül renkleri içinde her an ayrı bir temaşâ zevkine erer.
Bazen de beyanın bir kısım çıkış noktalarından geçmişimize açılır; maziyi bütün ihtişamıyla duymaya çalışır; yer yer onu bir mûsıkî gibi dinler, semâa kalkar, hattâ kanatlanır gibi olur ve kalbî, ruhî hayatımız itibarıyla zaman-üstü bir hâl alarak, kendimizi dünkü gerçeklerle yarınki hülyaların iltisak noktasında bağdaş kurmuş oturuyor bulur ve zamanın üç buudunu birden seyrediyor gibi oluruz. Bu temaşa içinde yıkık bir rüya haline gelmiş olan bütün geçmiş, bir sihirli restorasyonla eski halini alır; iman ve ümitlerimizde duyduğumuz gelecek de bir çocuk neşvesi içinde koşar bize gelir; gönüllerimize girerek hasret giderir.. ve yeniden bir kere daha bizim olur. Öyle ki, bu derûnî duygularla kendimizi değişik çağrışımların akıntısına salar ve hülyalarımızda sonsuz bir güce, aşkın bir cereyana ulaştırdığımız böyle bir çağlayan içinde hâlden hâle, hisden hisse, fikirden fikire geçer ve tıpkı rüyalarımızda olduğu gibi her şeyi biraz da niyet ve gönüllerimize göre şekillendirir, istediğimiz kalıplar içine sokar, istediğimiz gibi yönlendirir; arzu ettiğimiz gibi oturur-kalkar; kanatlanır uçar; iner yerde ayaklarımız üzerinde yürür; mağriblerde tulü, maşrıklerde gurûb temaşa eder; bir iken bin olur, zerre iken her şey hâline geliriz...
- tarihinde hazırlandı.