Nefha-i İlahiye ve Peygamberimizin Nefhettiği Ruh
Ruh, vasıtalı-vasıtasız bir nefha-i ilâhiye, vahiy dahi kelâm sıfatından gelen ayrı bir nefha-i sübhaniyedir. Bu ilâhî sırra hıyanet bilmeyen sırrın emin emanetçileri de hakikî veya izafî insanı kâmillerdir. Bu konuda hakikî insan-ı kâmil olan Hazreti Ruh-u Seyyidi'l-Enâm'ın (aleyhi ekmelü't-tehâyâ) alıp ümmetine nefhettiği ruhu mutlak esas; izafî insan-ı kâmillerin mevhibe ve varidatları ise, o Zât'ın vaz'ettiği kriterlerle test edilmek şartıyla, ümmete birer vesile-i rahmet ve vüs'attir.
Bu iki ruh da, insan için çok önemlidir. İnsanın cisim ve bedeninin teneffüs ve inkişafı ruh-u menfûhla olduğu gibi, bütün dünya ve kevn ü mekânların teneffüs ve hayatı da insanı kâmilin nefhettiği ruh ile kaimdir. Dünyanın evveli, mânevî ve cismânî ruh tecellisinden mahrum -okuyup yorumlayacak ve gözlere ışık saçıp her şeyi aydınlatacak kâmil insan ve onun nefahâtının olmaması mânâsına- bulunduğundan karanlık sayılırdı. Ortası, ruhun, Ruhu A'zamın ve Ruhu Kuds'ün saçtığı ziyâ sayesinde nurefşan bir hâl aldı; şayet bir gün bu ziyâ çekilir gider de her taraf yeniden karanlığa yenik düşer; eşyâ ve hâdiseler de rastlantılara bağlanarak izah edilmeye kalkışılırsa, işte o zaman insanoğluna yeni bir âlemin yolu görünür. Yani tıpkı yerküredeki gece-gündüz münavebesi gibi, mânevî çehresi kararan bu dünya da, yerini ötelerin pürnur gündüzlerine bırakır. İsterseniz burada bir kez daha sözü Bediüzzaman'a bırakalım:
"Evet, nasıl ki hayat, kâinattan süzülmüş bir hulâsadır; şuur, his dahi hayattan süzülmüş hayatın bir hulâsasıdır; ruh dahi, hayatın hâlis, sâfi bir cevheri, sabit ve müstakil zâtıdır; öyle de, maddî-mânevî hayat-ı Muhammediye (sav) dahi kâinatın his, şuur ve aklından süzülmüş en sâfi bir hulâsadır. Belki maddî-mânevî hayat-ı Muhammediye (aleyhi salavâtullâhi ve selâmuhu), âsârının şehadetiyle hayat-ı kâinatın hayatı; risalet-i Muhammediye de (aleyhi ekmelü't-tehâyâ) şuuru kâinatın şuur ve nurudur.
Evet, evet, evet! Eğer kâinattan risalet-i Muhammediye'nin (aleyhissalâtü ve ekmelüttahiyyat) nuru çıkıp gitse kâinat vefat edecek. Eğer Kur'ân gitse kâinat divane olacak ve küre-i arz kafasını, aklını kaybedecek.. belki de şuursuz kalan başını bir seyyareye çarparak kıyameti koparacak."
- tarihinde hazırlandı.