Ehlullah’ın Vahiy ve İlhama Bakışı
Hatta bir kısım fuhûl-ü ulemâ onu, içtihad şartlarının mânevî bir rüknü gibi görmüş, "müctehedün fîh" çok meselede böyle bir feyezânı tercih ettirici bir sebep olarak değerlendirmişlerdir. Ehlullahın ona bakışları ve ona karşı duydukları saygı ise her türlü izahtan vâreste ve kullanma alanı da oldukça geniştir. Bu genişlik, biraz da mevcut bilgilerimizin dolu dolu değerlendirilmesine bağlıdır. Buna, ilmin amele dönüştürülmesi ve mârifetle derinleştirilerek ilâhî mevhibelere açık durulması da diyebiliriz. İsterseniz bunu, yağmurun arkasındaki rüzgârlara da benzetebilirsiniz. Bu rüzgârlar estiği veya estirildiği sürece, ilham sağanak sağanak yağmaya başlar, hiç olmazsa çisentileri eksik olmaz. Hazreti Ruh-u Seyyidi'l-Enâm (aleyhi ekmelüttehâyâ ve etemmütteslîmât): "Bildikleriyle amel edene Allah, bilmediklerinin ilmini de ilham eder." buyururlar ki, buna "kerâmet-i ilmiye" de demek mümkündür. Sebep durumunda ve mebâdî konumunda olan mücerret ilim, erbabınca "ilm-i zâhir" ve "ilmü'l-kesb", ikincisi ise "ilm-i bâtın" ve "ilmü'l-irs ve'l-hibe" diye adlandırılmıştır.
- tarihinde hazırlandı.