O Camiye Gelen İnsanların Özellikleri
O mâbedde bir araya gelen gönüllerin hemen hiçbirinde yeis ve inkisar yoktu, olmazdı da; dayanırlardı birbirlerine duygu ve düşünce tufanıyla ve bir set oluştururlardı ümitsizlik sel ve fırtınalarına karşı. Hele orada kin, nefret, gayz, hiddet ve asabiyete asla rastlanmazdı; zira kalbler selim, duygular dupduru, insanî münasebetler sımsıcak ve bakışlar da emniyet vadediciydi. O mâbedin harîmine bile günlük dedikodu, dünya ve ukbâ adına yararı olmayan, bizim "güft ü gû" dediğimiz hiçbir muzır mülâhaza sokulamazdı.
Orada insanlar her zaman sadece Hak mülâhazası ve Yaratan'ın hoşnut olması düşüncesiyle bir araya gelir, samimiyetle birbirini kucaklar, kendi aralarında alâka ve irtibatlarını yeniler; hep aynı dilden aşk u şevk besteleri söyler ve dinler, aynı havadan şefkat ve tefekkür nağmeleri mırıldanırlardı. Bir büyüsü vardı veya biz öyle sanırdık o mâbedin; bizim geçmiş dünyalarımıza, altın çağlarımıza, hatta göklere ve gökler ötesine açık hülyalı ikliminde insan oraya adımını atar atmaz, harîmindeki umumi hava hemen ona kendi boyasını çalar, hissi müşterek lisanıyla kendi sesinden bir şeyler fısıldar ve onu da kısa zamanda kendine benzetirdi.
Ben şimdilerde o dopdolu günleri hatırlayıp ruhumda canlandırınca, histen, heyecandan yana fakirlerden fakir, çok defa sisli-dumanlı bugünkü gurbetimle ürperiyor; kendime acıyor ve âdeta bir "daüssıla" yaşıyorum. O zamanlar hep ulvî hislerle oturur kalkar, sürekli uhrevîliğe açık durmaya çalışır, Allah'a yönelen her gönülle yeni bir vilâdet neşvesi yaşar, çok defa çocuklar gibi sevinir ve her günü daha derin bir farklılık içinde duyardık. Görüp şahit olduklarımız, duygularımızı daha bir biler, basîretlerimizi keskinleştirir, ruhlarımızı inceltir; bizi Hak kapısının ayrılmaz bendeleri olmaya hazırlar ve âdeta hepimizi birer kulluk tiryakisi hâline getirirdi.
- tarihinde hazırlandı.