Birinci Durum
Birinci durum ve hareket noktası açısından konu şöyle özetlenebilir; nefis, mahiyet ve cibilliyeti itibariyle fevkalade kendine tutkundur. O her şeyden önce kendini sever; başkaları ile olan irtibatı kendine bağlar. Öyle ki o bazen, inanmış bir gönlün, Mabud-u Mutlak ve Maksûd-u Bilistihkak'a teveccüh etmesi ölçüsünde kendine yönelir, kendine perestiş eder; dolayısıyla da hiçbir kusuru, hiçbir kabahati kabule yanaşmaz; yanaşmaz ve kendini hep müzekkâ görür. Onun bu olumsuz tavırlarına karşı "cihad-ı ekber" çerçevesinde, kararlı bir mücahede ile nefsin sürekli sorgulanması, murakabe ve muhasebe izâbehânelerinde eritilip yumuşatılması, yoğrulup şekillendirilmesi ve ne pahasına olursa olsun katiyen onun aklanmasına gidilmemesi, aklanmasına gidilmesi bir yana, tezkiye edilmeme azim ve kararlılığının bir aklanma kurnası kabul edilmesi gerekir ki, özündeki insanî derinlikler inkişaf ettirilebilsin.. evet eğer biz, sürekli tezkiye-i nefs etmemek suretiyle bir temizlenme arayışına bağlı kalabilirsek, melekler de, ruhaniler de nezafet ve nezahetimize gıptalar yağdıracak ve bir hadisin işaretiyle, dört bir yandan bu yolun yolcularıyla musafahaya koşacaklardır. Aksine, onu hep paka çıkarma ve müzekkâ görme gafletine düşersek, cinleri de, şeytanları da ürkütecek menfur bir mahiyetin mümessilleri haline gelmemiz kaçınılmaz olacaktır. Evet - Mevlâna'nın da dediği gibi - bazen insan, şeytânî duyguların tesirinde âdeta bir iblis olur; bazen de, kalbî ve ruhî hayatın zirvelerinde meleklerle atbaşı hale gelir..
- tarihinde hazırlandı.