Eflatun’un Nefis ve Ruh Hakkındaki Görüşleri
Eflatun, insanda şehevânî, gadabî iki farklı nefis yanında -siz bunlara duyular diyebilirsiniz- "nefs-i nâtıka" diye üçüncü bir nefisten de bahseder. O, nefs-i şehevânîyi cismânî arzu, istek ve iştihaların; nefs-i gadabîyi de her türlü öfke, şiddet, hiddet gibi tavır ve davranışların kaynağı kabul eder. Nefs-i nâtıkayı ise, idrak etme, duyma, taakkulde bulunmanın temel cevheri sayar. Eflatun'a göre, ruh da dediğimiz nefs-i nâtıka, doğrudan doğruya Cenab-ı Hakk tarafından var edilip bir kalıba konmuş, görünmeyen ve belki bir şekli olmayan, asla parçalanmayan ve cisimler gibi çözülüp dağılmayan bizzat müteharrik bir cevherdir. Aynı zamanda o, ilahîdir, dolayısıyla da ölüp yok olmaz. Bedenden evvel var edildiği için de, bedenden sonra da varlığını devam ettirir. Yine Eflatun'a göre, akıl ve zeka ruhun birer derinliği, ruh da bütün sistematiğiyle cesedin hareket kaynağıdır. Keza, Şehristânî'nin ifadelerine göre Eflatun, alemi de ikiye ayırır: 1- Ruhânî ve suretlerden ibaret olan misal, mesel -ideler alemi de diyebiliriz- alemi. 2- Mahsusat diyeceğimiz şu duyulup sezilen cisimler, nesneler ve şahıslar alemi. Ona göre, insanoğlu bu aleme gelmeden evvel alem-i misalde hakikatlerin müşahedesiyle şereflendirilmiş bir talihliydi. O, bir gün bu yüksek ve latif alemden cismâniyetin dar dünyasına inince, kendine has derinliklerden de uzaklaşarak gidip cismâniyetin karanlıklarına gömüldü.
Eflatun'un, nefs-i nâtıka hakkındaki mülahazalarını da şöyle hulasa etmek mümkündür:
1- Ruh, ölümsüz manevî bir idrak ve tefekkür unsurudur; sürekli düşünür, kavrar ve değerlendirir.
2- Ruh, bizzat muharriktir ve cesetten evvel varedilmiştir.
3- Ruh, bütün fazilet ve hayırların temel esası ve kaynağıdır. Onun en büyük düşmanı da fesad-ı ahlaktır. Fesad-ı ahlak ruhu manen öldürür.
Daha sonraları ortaya çıkan Neoplatonizm felsefesi tamamen Eflatun'un işte bu düşüncelerine dayanacaktı.. yeri geldiğinde dar bir çerçevede onun da ne olup ne olmadığı üzerinde durulabilir.
- tarihinde hazırlandı.