Tarihi aydınlatmak için
Bence hâdiseleri, şahıslardan tecrit ederek anlatmalı. Kaldı ki tarihî hâdiseler ayniyet çizgisinde cereyan etmez; öyle olunca da, bu hâdiselerden ders değil ibret alınır. Tarihî hâdiseler misliyet çizgisinde cereyan eder. Bu açıdan da şahıslardan tecrit edilerek kaleme alınmış hatıralar yeterli sayılır ve ibret alınabilir.
İnsanoğlu Âdem’in çocuğu olduğu kadar Hâbil’in, onun olduğu kadar Kâbil’in, Hud’un, Salih’in, Âd’ın ve Semud’un da çocuğudur. Beşerî bir realite olarak bunu kabullenmek çok önemlidir. İnsanoğlunu bu konumu içinde kabullendikten, hatta insanlarla münasebet tecrübelerini de işin içine kattıktan sonra, onunla ikili ilişkiler içine girebilirsin.. girebilir ve dersin ki bunun –affedersiniz– bir yakışıksız yanı var ve bana tekme sallayabilir, ben de böyle bir şeye maruz kalmamaya dikkat etmeliyim. Aynı zamanda onun bir melek yanı da var, o hâlde onunla yüz yüze münasebetler içinde de bulunabilirim.
Böyle olunca, insan insanlardan gelebilecek her türlü menfi ve müspet davranışa hazır olur. Kur’ân’ın وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ1 sözüyle ifade ettiği kinini, nefretini, gayzını yutan bir sine ile onları karşılar ve tıpkı bir atmosfer gibi, dünyasını karartacak şeyler bile o atmosfere çarptığında, âdeta ışık hüzmeleri hâline gelirler. Nitekim bunları hayat felsefesi hâline getiren insanlara bu tür şeyler çarptığında o üzücü hâdiseler birer ışık hâleleri hâline gelir ve onlara şehrayinler, cümbüşler, fener alayları, donanma geceleri yaşatır.
Bunları söylemek kolay, fakat gerçekleştirebilmek zorlardan zor olsa gerek.
– Müspet hareket dediğiniz bu mu?
Hayır. O biraz daha farklı. Müspet hareket, bazı kesimlerin yaptığı gibi dayatma, karşı koyma, açıktan açığa mücadele etme değil, karşı tarafı hiç rahatsız etmeden; rahatsız edip dünyayı yaşanmaz ve hak adına mücadele verilmez hâle getirmeden din‑i mübin‑i İslâm uğrunda çalışmak, çabalamak demektir. Aksine herkesi rahatsız eden ve ayaklandıran bir hareket çoklarının başını ağrıtır. Benim yukarıda arz etmeye çalıştığım husus, biraz da bu yumuşak ve müdebbir insanlarla alâkalı. Şöyle arz edeyim; ben yaklaşık 20 yaşımdan beri bir kısım insanlardan sürekli çekiyorum. Takipler, mahkemeler, hapishaneler, sinip‑görünmemeler... vs. Bu süre içinde bunlardan dolayı ağladığımı hiç hatırlamıyorum; ama bazı dostlardan ve iyilik ettiğimiz kimselerin muamelelerinden dolayı çok ağladım. Hatta onlardan ağladığım kadar, Allah rızası için ağlayabilseydim, zannediyorum o gözyaşları milletin Cennet’e gitmesine bile yeterdi.
Her neyse, bunları unutalım. Unutmakla kalmayıp hiçbir şey olmamış gibi bir tavır ve davranış içinde olalım. Eski hatıraları çağrıştıracak hâdiseler zuhur ettiğinde, bir kere daha “Yâ Sabûr!” diyerek, bir “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.”[2] çekip, Rabb‑i Rahimimiz’e ilticada bulunalım.
- tarihinde hazırlandı.