Bir rüya ve hatırlattıkları
Üstad Bediüzzaman Hazretleri’ne saygı ile dopdolu ve hayatta iken kendisini ziyaret eden bahtiyarlardan birisi, bana bir rüyasını anlatmıştı. Bilinmesinde fayda mülâhaza ettiğim için, şimdiye kadar birkaç defa anlatmış olmama rağmen, müsaadenizle bir kere daha anlatmayı düşünüyorum.
Rüyada Anadolu’nun her tarafını bir baştan bir başa seylâplar kaplamış ve âdeta Nuh tufanı gibi, önüne kattığı her şeyi sürükleyip götürüyor. Koca koca binaları, büyük büyük blokları seller, birer kütük gibi sürüklüyor. Ümit adına herkesin sarsıldığı ve yeis girdabı içinde panik yaşadığı bir anda, nereden ve nasıl çıktığı belirsiz şekilde birdenbire Üstad Bediüzzaman beliriverir. Çelik‑çavak hareketleri ile Türkiye’nin dört bir bucağında açılmış olan yurtları, okulları, kursları dağdan kaya koparıyor gibi kucaklayıp, selin önüne koyar.. ve bu sayede sel durur; orada bir baraj oluşur ve her taraf eski hâlini alır. Rüyayı tabir etmeme gerek yok zannediyorum. Hıçkıra hıçkıra ağlayarak anlattı o zat bana bu rüyasını.
Evet, Anadolu’da ve hususiyle Güneydoğu’daki azgın bir şekavetin yegâne çaresi eğitim ve kültürdür. Aksi hâlde, bu iki toplumu birbiriyle bütünleştirecek, birleştirecek ortak paydalar bulununcaya, bulunduktan sonra da onların üzerinde anlaşılıncaya kadar problemler devam edeceğe benzer…
Keşke, ekonomi, güvenlik vs. alanında yapılan uygulamalar gibi, gerçek çözüm adına, ortaya konan bu teklifleri de devlet destekleyebilseydi..! Zannediyorum hem daha kısa zamanda hem de daha kalıcı ve köklü çözüme gidilebilecekti. O günlerin uzak olmaması dileğiyle..
- tarihinde hazırlandı.