Tahtta değişiklik
Soru: Belkıs’ın tahtı getirilince, Süleyman (aleyhisselâm) onda birtakım değişikliklerin yapılmasını emretmiştir. Bunu, Belkıs’ın firasetini ölçmek için yapmış deniyor,[1] doğru mudur?
Zayıf veya kuvvetli, yorumlardan biri sayılabilir. Bence bunu daha farklı anlamak da mümkündür. Bir kere burada anlatılan şeyler o günün mantığı içinde mütalâa edilmelidir. Şimdi, âyette “Onun tahtını tanınmaz hâle getirin; bakalım tanıyabilecek mi, yoksa tanımayacak mı?” (Neml sûresi, 27/41) deniyor. Âyette geçen “hidayet”i mücerret bir “tanıma” şeklinde anlamak doğru olmaz. Çünkü, siyak buna uygun değildir. Belki değişiklik yapılan taht, yeni bir taht mı, yoksa eskisi mi? Bunu anlamak için Belkıs’ın firasetini ölçmüş olabilir. Ancak asıl mesele bu da değildir. Burada esas olan, şu olsa gerek:
Bir putperest veya Güneş’e tapan bir kadın düşünün, böyle bir kadın kendine nasıl bir taht düzenler? Herhâlde, tahtına Güneş şekilleri yapar, mâbudlarının timsallerini işler, yıldız ve Ay şekilleriyle süsler vs.. İşte Süleyman (aleyhisselâm) böyle bir taht üzerinde değişiklik yapar ve o tahtı hidayete hazırlayıcı şeylerle donatır. Zaten Kur’ân‑ı Kerim’de de Süleyman (aleyhisselâm) o tahtta herhangi bir ziyadelik veya eksiklik yaptı denmiyor... Sadece نَكِّرُوا لَهَا عَرْشَهَا deniyor. Yani “Tağyir edin, tanınmayacak hâle getirin.” (Neml sûresi, 27/41) diye emrediyor. Böyle olunca yapılacak iş nedir? Tahtı, şeâir‑i İslâmiye ile donatmaktır. Bu da putperestliğe ait alâmetleri, timsalleri ortadan kaldırmakla olur. Ondan sonra da bakalım tahtı görünce verilen mesajı alarak hidayete erecek mi, ermeyecek mi? Tabi, Belkıs tahtı görünce hidayete eriyor. Çünkü o da selim bir fıtrata sahiptir.
Evet, oldukça zeki ve geniş fikirli bir kadın olan Belkıs daha tahtı görür görmez, taaccübünü saklayamamış, verilen mesajı hemen almış, putperestliğin bâtıl bir yol olduğunu kavramış ve tevhide yönelmiştir.
Şüphesiz o da bir insandı ve fıtratı da, kâinattaki vahdaniyete ait mesajları alabilecek bir mahiyette idi. Ancak, Sebe’ Melikesi, temiz fıtratı, zekâsı ve fikri, basiret ile de destekli olmasına rağmen, daha önce hidayete erememişti. Çünkü putperest bir kavim içinde neş’et ettiğinden, o toplumun bâtıl inançlarına göre yetiştirilmişti. Bu da onun daha önce karşılaştığı vahdaniyete ait mesajları değerlendirmesine mâni olmuştu.
[1] Bkz.: Seyyid Kutub, Fî zılâlil’l-Kur’ân 6/2642.
- tarihinde hazırlandı.