Merhametli Olmak
Kur'ân-ı Kerim, Hz Eyyûb (as) misalinde olduğu gibi[1] insanların değişik problemler karşısında, Allah'ın rahîmiyetine sığınmaları gerektiğine işaret eder. Evet, O'nun Rahmâniyet ve Rahîmiyetine sığınmak; nefsimize, ailemize, sokağa saldığımız çocuklarımıza, yakınlarımıza karşı hem O'nun rahmetinden bir istimdat hem de aczimizi, zaafımızı ilân sadedinde O'nun, her şeyin hakkından gelebileceğini kabul ve itiraftır. Ayrıca merhamet aynı zamanda bir vesile-i merhamettir. Merhametli olunursa, Allah da merhamet eder. Bozulmalar, tefessüh etmeler karşısında duyarlı olunursa, O da bozulacak şeyleri korumaya alır.
Resûlü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle ferman eder: "Yerde bulunanlara merhamet edin ki Mele-i A'lâ'nın sakinleri de -veya Allah- size merhamet etsin."[2]
Esas ölüm ve felaket, trafik kazaları vs. ile meydana gelen felâketler, ölümler değildir. En büyük ölüm ve felâket, insanın özünü gaflete salması, duygusuzlaşması ve gönül dünyasında ölmesidir. Evet en büyük belâ, evin içindeki yangını bilememe, çocuğun çürüyüp gitmesi karşısında duygusuz ve hissiz olmaktır.
Anne-baba, evin içindeki mânevî yangından habersiz iseler, bundan daha büyük talihsizlik, bundan daha büyük gaflet, bundan daha büyük dalâlet olamaz. Böyleleri hallerine ne kadar ağlasalar yeridir ama, ağlamak için de yine gönül gerek.
[1] Bknz. Enbiyâ, 21/83.
[2] Tirmizi, Birr, 16; Ebu Davud, Edeb 58.
- tarihinde hazırlandı.