Yurtta haydutluk, dünyada haydutluk

Bir kişi ya da organizasyonun ‘haydut’ unvanını hak etmesi için neler yapması gerektiği aşağı yukarı bellidir. Haydutlar, herkesin uymakla yükümlü olduğu cari ahlaki, hukuki, insani ulusal ve evrensel kural ve teamüllere uymazlar. Onurlu ve ahlaklı bir insan ya da hukuki ve meşru bir organizasyondan beklendiği şekilde davranmazlar.

Mesela yalan söylemeyi, iftira atmayı, tehdit etmeyi, şantaj yapmayı, nefret söyleminin envai çeşidini kullanmayı ahlak edinirler. Suçtan, günahtan, illegaliteden kaçınmak şöyle dursun, giderek bundan lezzet alırlar. Alışarak sistematik hale getirdikleri hırsızlıkları, yolsuzlukları, rüşvetleri bile kendilerini zamanla kesmez olur. El koyma adı altında gasplara, gündüz gözüne eşkıyalıklara başlarlar.

Bu tür ahlaksızlar insanları, kendilerinin ve yakınlarının canlarıyla tehdit etmekle de sadece bir süreliğine yetinirler. İhtiras ve hırsları arttıkça ve suç batağında debelendikçe tehdit ve şantajlara devam ederken cinayetler de işlerler. Yurtiçinde ‘operasyon’ adı altında, yurtdışında taşeronlar üzerinden gerçekleştirdikleri terör saldırılarıyla kitlesel katliamlara girişmekten geri durmazlar.

HAYDUTLAR HADLERİNİ BİLMEZ, SINIRLARI TANIMAZ

Her türlü haddi aşarak tüm bunları yaparlarken yasal ve meşru kişi ve organizasyonlar için bağlayıcı olan ulusal sınırları da tanımazlar. Zaten illegalitenin ve haydutların sınır tanıdığı nerede görülmüştür ki? Haydutlukları için yurtiçi kadar artık yurtdışı da onların bir eylem sahasıdır.

Haydutluk öğrenen ve kendisini geliştiren bir sistemdir. Kendisini geliştirerek ya da var olan kurulu düzeni ele geçirerek haydutluk devlet kimliğine bile bürünebilir. Bu aşamaya geldiğinde iyiyi kötü, kötüyü iyi, doğruyu yanlış, yanlışı doğru gösterebilme kapasitesine de erişir. Türlü mizansenlerle haydutluklarını kahramanlaştırır, haydutluklarına muhalif gördükleri herkesi ise türlü ahlaksız yolları deneyerek şeytanlaştırırlar. İnsani, ahlaki, milli, dini, hukuki, evrensel hiçbir değere saygısı olmayan haydutlar için “bu kadarını da yap(a)mazlar” diyebileceğiniz hiçbir şey yoktur.

Demokrasinin nimetlerini istismar ederek gün be gün despotlaşan ve tam teşekküllü bir diktatör haline gelen Erdoğan’ın tüm iplerini ele geçirdiği devlet, tıpkı kendisi gibi, artık iyiden iyiye bir haydut devlet görüntüsü verir hale geldi. Erdoğan ve çevresindekilerin, haydutluğun ilk aşaması olarak giriştikleri, gizliden gizliye hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, çalma-çırpma işinde ne kadar mahirleştikleri 17/25 Aralık 2013’te ortalığa saçılan tarihin görüp görebileceği en büyük yolsuzluk/rüşvet skandalıyla anlaşılmıştı.

SUÇÜSTÜ YAKALANMIŞ HANGİ HAYDUT DURUMUNA RIZA GÖSTERİR Kİ?

Erdoğan ve çevresindekilerin ne tür birer haydut olduğunu bu sayede anlayan anladı belki ama şantajı, tehdidi, yalanı, iftirayı ve kara propagandayı ahlak edinmiş haydutların suçüstü yakalanmaya hemen rıza göstermeleri doğal olarak beklenemezdi. Bir taraftan işini şerefle yapan savcıları, hakimleri, polisleri görevden alırken, diğer yandan o güne kadar hep imrenilen bir toplumsal kesimi hedefe koyup haklarında hakaretler, yalanlar, iftiralar, yaftalamalar, küfürler içeren yaklaşık 300 nefret söylemini kullanıma soktu.

Güçlü medya imkanlarıyla bu yalanlarını, iftiralarını ve nefret söylemini yayarken, farklı her görüşe savaş açtı. 17/25 Aralık 2013’ün üzerinden 3 yıl geçmeden Türkiye’de kendi ahlaksızlıklarına alkış tutmayan hiçbir medya organı bırakmadı. 10 bine yakın gazeteciyi işsiz bıraktı. 200’den fazlasını hapse attı, 100’e yakını hakkında yakalama kararı çıkarttı. Onlarca medya organına önce el koydu, sonra 180 medya organı ile birlikte kapattı.

Uzanların, Dinç Bilgin’in, Mehmet Emin Karamehmet’in medya gruplarını gasp ederek ustalaştığı haydutluğun her türünü medya sektöründe devreye soktu. Bugün tam da bir diktatörlükte olması gerektiği gibi Türk medyasında haydut Erdoğan’ın yalan ve iftiralarından başka bir şeyler işitmek veya okumak imkânsız hale geldi.

Medyayla başladığı el koymaları, 15 Temmuz başarısız askeri darbe girişimi sonrası yaygınlaştırdı. O güne kadar adları tek bir hukuksuzluğa karışmamış irili ufaklı yüzlerce şirkete el koydu. Hızını alamadı gazetecilerin varla yok arasındaki malvarlıklarını gasba bile tenezzül edecek kadar aşağılaştı, adileşti.

Aralarında Türkiye’nin gururu Anadolu Kaplanları’nın en başarılı ve en temiz şirketleri olan Boydak, Naksan, İpek-Koza’nın da bulunduğu 800’den fazla şirkete el koydu. Resmi açıklamalara göre, haydutluk yoluyla gaspedilerek TMSF’ye devredilen şirketlerin sayısı Ocak 2007 tarihine kadar 809’u, mali değeri ise 38,3 milyar TL’yi (10 Milyar dolar) aşmıştı.

CANIN, MALIN, IRZIN GÜVENDE OLMADIĞI BİR HAYDUT DEVLET

Despot Erdoğan rejimi, ancak hiç kimsenin canının, malının, ırzının güvencede olamayacağı bir haydut devlete yakışır bir şekilde, 135 bin kamu görevlisini hiçbir hukuki soruşturmaya ihtiyaç duymadan işlerinden attı. Onbinlercesi kadın olmak üzere 95 binden fazla insanı onlarca gün gözaltında tuttu. 50 bine yakın insanı saçma sapan suçlamalarla hapsetti. Kimler yoktu ki aralarında yüzde 90 seviyesinde engelliler, 90’ına merdiven dayamış dedeler ve nineler, doğumhanede gözaltına alınmış çiçeği burnunda anneler ve dahası…

Üniversite okuyup okumadığı bile bilinmeyen Despot Erdoğan, eğitimden ve eğitimli insanlardan nefret eden her haydudun yapacağını da yaptı ve 2.100 okul, üniversite ve öğrenci yurdunu ya gaspetti ya da kapattı. Yeni yayınlanan bir CHP raporuna göre 112 üniversiteden 4.811, turkeypurge.com’un hesaplamalarına göre ise 7.317 akademisyeni üniversiteden attı.

Hakka ve hukuka saygısı en fazla azılı ve cani bir haydudun saygısı kadar olan Erdoğan ve kurduğu haydutluk rejimi, tam 4.272 hâkim ve savcıyı görevden alıp bunlardan yüzlercesini hapse attı. Adice suçladığı insanların hakkını savunmaya çalışan avukatlar da görülmedik bu haydutluktan nasiplerini aldı. Bugüne kadar 967 avukat hakkında soruşturma açılırken, 370 avukat sırf zulme uğramış müvekkillerini savundukları gerekçesiyle tutuklanarak hapse atıldı.

Ahlaksızlığı ve cehaletiyle temeyyüz etmiş bir haydut olarak Erdoğan’ın eğitim, cesaret ve ahlaki düzeyi Türkiye ortalamasının çok fevkinde olan Hizmet Hareketi’nden nefret etmesi anlaşılabilir. Peki, düne kadar önlerinde diz çöktüğü terör örgütü PKK’yı bahane ederek Kürt vatandaşlarımızın bin yıllık şehirlerini yerle bir etmesine, tank-top ateşiyle evlerini başlarına yıkmalarına, yüzlerce sivili katlederken 300 binden fazlasını evsiz yurtsuz bırakmasına ne demeli? Bunun haydutluk dışında bir ismi var mıdır ki?

Tıpkı gırtlağına kadar suça, cinayete ve ahlaksızlığa batmış her haydudun yapması gerektiği gibi Erdoğan ve iplerini ele geçirerek haydutlaştırdığı devlet elbette burada duramazdı. İşlediği suçların ve cinayetlerin hesabını vermemek için daha fazla suç ve cinayet işlemek zorundalardı. Ama içerideki haydutluğun da sınırlarına gelinmişti. İstediklerini katlediyor, istediklerini hapse tıkıyorlardı. Aykırı tek laf etmeye alan bırakılmamıştı. Ama sınırların ötesi hiç de öyle değildi.

BAKANLARI MEDENİ DÜNYADA EL-KAİDE, IŞİD MUAMELESİ GÖRÜYOR

Hakikaten de bir süreliğine yalanlarıyla aldatmayı başarabildikleri özgür dünyada hiç hoşlanmadıkları şeyler oluyordu. Katliamları ve zulümlerine gerekçe yaptıkları yalanları kimse yemiyor, ilk başlarda biraz kafa karıştıran iftiralarına artık kimse inanmıyordu. ABD, Almanya ve İngiltere aylardır söyledikleri yalan ve iftiralarını resmi belge niteliğindeki kapsamlı raporlarıyla yüzlerine vuruyordu. Dahası bakanları, milletvekilleri artık El-Kaide, IŞİD muamelesi görüyor, sınırlardan içeriye sokulmuyordu. Şirretliği kuşanıp bir şekilde ülkeye girmeyi başaran bakanları, milletvekilleri, parti başkan yardımcıları polis eşliğinde yaka paça sınırdışı ediliyordu.

Bu olup bitenlere karşı yine ancak bir hayduta ve bir haydut devlete yakışır cevaplar geldi despot Erdoğan’dan ve gün be gün kendisine daha fazla benzettiği devletten. Tehditin, şantajın, hakaretin artık bini bir paraydı. Erdoğan yıllardır karakteri haline getirdiği haydutluğa o kadar ısınmıştı ki, ardı ardına maskesini yüzünden çekip alan Avrupalıları kendi sokaklarında rahat dolaşamaz hale getirmekle bile tehdit etti. Kraldan çok kralcı jöleli yağdanlığı ise, Batı’nın sadece Usame bin Ladin ve Zerkavi gibi teröristlerden duymaya alışık olduğu bu tehditi “dünyanın hiçbir yerine kimse rahat kahvaltı yapamaz” noktasına getirdi.

ERDOĞAN, RADİKAL İSLAMCI TERÖRİSTLERİ AVRUPA’YA GEÇİRİYOR

Belli ki ne Erdoğan, ne de dalkavukları boş konuşmuyorlardı. Şüphesiz güvendikleri bir şeyler vardı. Öyle olmalı ki, bu tehditlerden sadece saatler sonra İngiltere parlamentosu kanlı bir terör saldırısının hedefi oluyordu. Belçika’da ve İngiltere’nin bir başka şehrinde de benzer saldırı girişimleri oldu. Erdoğan’ın ve dalkavuklarının neye güvendiğini ise Ürdün Kralı Abdullah’ın ortaya çıkan bir beyanı ifşa etti.

Ortaya çıkan bir bilgi notuna göre, Kral Abdullah Amerikalı Kongre üyeleriyle yaptığı bir konuşma sırasında, “Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘bölgedeki sorunlar için radikal İslamcı bir çözüme inanıyor’ ve ‘teröristlerin Avrupa’ya geçişi Türk siyasetinin bir parçası’” diyordu.

Güzelim İslam dinini bir ahlaksız haydutun istismar ve sarf malzemesine dönüştüren Hayrettin Karaman gibi İslam’ın yüzkaraları ise, kitle imhayı yasaklayan İslam’ın kesin kurallarını ve bir masum canına kıymayı insanlığın tümünü öldürmekle bir tutan Allah’ın açık emirlerini hiçe sayarak, artık kime ve neye tapındığını iyice aşikâr edecek şekilde, yine Erdoğan’ın yanında saf tuttu. Kitle imha silahları edinmenin vaktinin geldiğini yazacak kadar zıvanadan çıktı.

Tek meziyetleri envai çeşit haydutluğa yalakalık olan türedi kalemşörler de boş duracak değildi. Radikal İslamcı Erdoğanist bir serserinin teki, işi Kandil’i bombalar gibi Pensilvanya’da Fethullah Gülen’in yaşadığı bölgeyi bombardıman etme çağrısı yapmaya kadar vardırdı. Zaten Cem Küçük ve benzeri tetikçi şarlatanlar uzun zamandır yurtdışında muhaliflere infaz çağrısı yapıp duruyordu.

ABD’DEN ADAM KAÇIRMAYI KONUŞAN ‘BAKAN’ SIFATLI ŞEHİR EŞKİYALARI

Bu saçmalıklar, hala aklı başında olan herkesi dehşet içerisinde bıraksa da, haydutluğu ahlak edinmiş Erdoğan ve çevresi için olağan ve sıradan şeylerdi. Wall Street Journal’da çıkan bir ifşaat Despot Erdoğan ve ahlaksız güruhunun haydutluklarının nerelere kadar vardığını tüm dünyaya apaçık gösterdi. CIA eski Direktörü James Woolsey, belli ki gelmekte olan kapsamlı bir federal soruşturmaya karşı kendisini koruma altına almak için, kendisinin de katıldığı bir toplantıda konuşulan kepazelikleri tüm dünyaya duyurmak zorunda kaldı.

Woolsey’e göre Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Enerji Bakanı ve Erdoğan’ın damadı olan Berat Albayrak, parayla satın aldıkları ortaya çıktığı için Donald Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevinden kısa süre içerisinde istifa etmek zorunda kalan Michael Flynn ile Eylül ayında Fethullah Gülen’i yasadışı yollardan ABD’den nasıl kaçırabileceklerini tartışmışlardı. Büyük bir federal suç olan bu haydutluğun faturasının kimlere nasıl çıkacağını görmek için sanırım çok beklememiz gerekmeyecek.

Öyle görünüyor ki, Türk diplomasi tarihinin yüzkarası Çavuşoğlu ile her türlü ahlakdışı entrikayı meşru gören Damat Berat, ABD’yi gün ortasında adam kaçırdıkları Malezya ve kabile devleti olmaktan sıyrılamamış Körfez ülkeleriyle karıştırmış. ABD’deki bu haydutluk skandalının failleri maalesef ‘bakan” sıfatı taşıdıkları için, bu haydutluğun ağır bedelini bakan sıfatlı haydutlarla birlikte Türkiye de ödeyecek.

ERDOĞAN’IN HAYDUTLUKLARININ BEDELİNİ ÖDEMEYE HAZIR OLUN!

Haydutluk oldum olası var ve insanlığın başına büyük bela. Ne yazık ki, her toplumda irili ufaklı haydutlara rastlamak mümkün. Bununla birlikte, her ne kadar önceden de bazı örnekleri olsa da, devletlerin haydutlaşması sık rastlanan bir durum değil. Şayet, bir toplum haydutları sürekli baştacı edip devlet haline getirmişse, o devlet de artık haydutlaşmış demektir. Eninde sonunda yerel ya da evrensel hukukun ağlarına takılacak olan bu ölçekteki haydutluğun ceremesi ise büyük olur. Ve o ceremeyi tüm millet ödemek zorunda kalır.

Bu noktada şunu söylemeden geçemeyeceğim: Bürokraside veya toplumda kendilerini Erdoğan’ın başını çektiği haydutlarla ve haydutluklarla ayrıştıramayanlar, er ya da geç ama mutlaka, destek oldukları haydutların haydutluklarının ağır bedelini ödemeye hazır olmalılar.

Kaynak: TR724

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.