Hizmet, Tevhid ve Hürriyet
İslam’ın yüz akı bir hareket olan Hizmet Hareketi, Peygamber yolunun kaderini kendi asrının rengi ve deseni ile yaşamakta, sevk-i İlahi ile kendi kemâline doğru yol almaktadır. Hareket geleceğe ait vazifelerini omuzlayabilmek için gerekli olan donanımını edinmekte, “kendi olma” sancısı çekmekte, bu yolda ihtiyarî ve cebrî hicretler ile iç içe, bir de sıfatlardan sıfatlara hicret yaşamakta, yeniden “Bismillah” diyerek kan ve can damarı olan İslam’ın temel esaslarına daha sıkı bağlanmaktadır.
Hizmet Hareketi, vicdan ve akıl izdivacını esas aldığı gibi, bundan sonraki fasılda da umum dünyada aklı inkişaf eden insanlar ile bir vahdet teşkil edecek bir kalb olma yolundadır. Cenab-ı Hak, celalî tecellileri ile Hizmet’in kalbin zümrüt tepeleri ekseninde inkişaf etmesine hız verdi. Bu eksen; iman-ı billah, marifetullah, muhabbetullah ve zevk-i ruhanî çizgisi olarak tanımlanıyor. Bu mevsimde Hizmet Hareketi cebr-i lütfî olarak “kalbin aksiyonları”na yönlendirilmiştir. Hareket, şimdiye kadar kitaplarda gördüğü hadiselerin içine atılıyor ve yakînin mertebelerinde dolaştırılıyor. Sadıklar sıddîk oluyor.
Bu fasılda Hareketin yeniden keşfettiği en mühim hakikat, İslam’ın da temeli olan tevhid hakikati olmuştur. Hareket yalnız bırakılarak, kimsesizliğe itilerek, imkânları elinden alınarak dünyanın fani yüzüne bakan bağları kalben terke sevk edilmiştir. Bu sevk vesilesi ile “Eğer Allah’ın (celle celâluhu) seni bir yere doğru sevk ettiğine inanıyorsan yapacağın en iyi şey o istikamete doğru koşmaktır.” diyerek O’na giden yollara düşmüştür.
Tevhid yolunda ilerlerken Hizmet Hareketinin keşfettiği diğer bir hakikat ise tevhidin lazımı olan hürriyet düşüncesidir. Tevhid inancı tevhid-i ubudiyeti, tevhid-i ubudiyet ise hürriyeti gerektirir. Bu mânâdaki hürriyet anlayışı, Hizmet içerisindeki tevhide veya tevhid-i ubudiyete ters bütün duygu, düşünce, tavır ve davranışların temizlenmesini netice vermektedir. (celle celâluhu) başka hiçbir şeye boyun eğmemeyi, bu konuda dik durmayı temsil eden Hizmet Hareketi, bu hürriyetin gereğini eda ederek kendi olmasına mâni esaret kayıtlarından da temizlenmiş oluyor. “Madem tevhid-i ubudiyet bu dik duruşu gerektiriyor, madem Cenab-ı Hak birliğini bizlere duyurmak için bedel ödetiyor, bundan sonra bu tevhidi bozacak her türlü duygu, düşünce, tavır ve davranışı da baştan terk ediyorum.” düşüncesi yeşeriyor.
Allah (celle celâluhu), Hizmet Hareketine hürriyetini hapisle, gaybubetle, türlü türlü mahkûmiyetlerle lütfediyor. Bu hürriyeti fark eden Hizmet fertleri her şeye rağmen rıza, sabır ve şükür yolunu seçiyor ve memnuniyet izhar ediyorlar. Bu hür insanlar, aslında herkesin Cenab-ı Hak tarafından kulluğun kâmilen eda edilmesi için bahşedilen böyle bir hürriyete sahip olduğunu görerek, bu hürriyete müdahale etmeyi, insanları köleleştirme mânâsına gelen bir haddini aşmışlık kabul ediyorlar. Böylece O’ndan (celle celâluhu) ötürü başkalarının hürriyetine saygı duyuyorlar. İnsanlara O’ndan (celle celâluhu) ötürü bakmaya başlayınca da –insanlar onlara nasıl bakarsa baksın– bütün insanlarla kardeşliğe giden yolu daha net görüyorlar. Bir adım daha ileri atarak “Halıkımız bir” deyip bütün varlığa “mehd-i uhuvvet” nazarı ile bakıyorlar. Böylece Hareket hem tüm insanlarla hem de kâinat ile entegrasyonunu tamamlayacak yola giriyor.
Fertlerde inkişaf eden bu mânâlar, biraz sancılı da olsa Harekette intişar etmekte ve “şuurlu itaatin” temsilcisi olan Hizmet gönüllüleri yollarına devam etmektedirler. Ferdi potansiyellerin inkişaf ettiği bu süreçte, “hürriyet-i fikirden neş’et eden manevî anarşiliği kaldırmak için gayet lâzımdır ki ulema-i muhakikînden bir heyet-i âliye bulunsun.” Manevî anarşiye meydan vermemek ise hakiki tevhide uyanmış Hizmet efradının tevhid anlayışının bir gereği olarak hayata aksedecektir. Böyle bir Hareket, tevhid akidesini koruduğu sürece O’ndan (celle celâluhu) ötürü vifak ve ittifakını muhafaza ederek yoluna devam edecektir.
Tevhid hakikati her meselemizi halledebilecek bir nimet olarak bizlere lütfediliyor. Rabbimiz bu nimete kendi cinsinden şükrü de ihsan ederek nimetini artırsın ve ebedlere kadar devam ettirsin.
- tarihinde hazırlandı.