Selçukluların İlk Döneminde Düşünce Hayatı ve Bazı Tarikatlar

Bilhassa Selçuklular'ın ilk döneminde düşünce hayatının çok karışık ve özellikle sapık tarikatlarda büyük bir yayılma olduğu görülüyor? İslâm dininin ilk yayıldığı bölge, ilk çağlardan beri her türlü inanç ve düşünceye zemin teşkil etmiş bir bölgedir. Bir yanda Yahudilik ve Hıristiyanlık bölgede yaygın; öte yanda, Zerdüştlük gibi, Manihaizm, Mitraizm gibi eski dinler var. Harran, bir zaman Sabiîliğin merkezi; daha sonra Neo-Platonizm ve Gnostisizm gibi batınî akımlara da kucak açmış. Mısır'da Neo-Platonizm'den başka Hermetizm var. Bütün bunların yanı sıra, İslâm'ı içten ve dıştan çökertmek için, hem bölgede hakim siyasî güçler, hem de rakip dinler, inanç sistemleri baştan beri hiç boş durmamış. Abdullah bin Sebe' –böyle bir şahıs yaşamış mıdır yaşamamış mıdır ayrı konu ama– bir gerçek var ki, İbn Sebe' tipi şahıslar hiçbir zaman eksik olmamışlardır. Haricîler'i öyle iddia edildiği gibi, Necidli bedevîlere münhasır görmek yanlış olur. Hz. Ali döneminde Sıffin'de birden ortaya çıkmaları ve hemen bir grup teşkil etmeleri de gösteriyor ki, böyle bir fırkayı oluşturacak bir hareket baştan beri varmış. Ehl-i Sünnet ulemâsının gayretleri her zaman şâyân-ı şükrandır. Onlar bütün bu gâile ve tehlikeli inanç akımlarının içinde İslâm'ı hakkıyla müdafaa etmiş ve onun ana düsturlarını çok güzel ortaya koymuşlardır.

Selçuklular dönemi itibariyle Nizamü'l-Mülk'ün de bu husustaki çalışma ve gayretleri takdire şâyândır. O, Nizamiye'yi kurmuş. O dönemde Nizamiye'de hoca olmak çok zordu. Bunun için çok iyi bir fıkıh metodolojisi, tefsir, hadis, kelâm, felsefe, mantık bilmek gerekiyordu. Nizamü'l-Mülk bu işin başına önce Gazalî'nin hocası Ebu'l-Maâlî'yi, daha sonra da Gazalî'yi getirmiş. Bu dönemde en büyük problem Hasan Sabbah problemidir. Hasan Sabbah'ın çok karizmatik bir şahsiyeti olduğu, felsefeyi, hermetik ve gnostik düşünceleri çok iyi bildiği anlaşılıyor. O, müridlerini bir şekilde efsunluyor, onlara haşhaş (afyon) veriyor, yalancı bir cennet gösteriyor; sonra da müridleri ne savaşa girip ölmekten, ne de bağırlarına bir hançer saplayıp, kendilerini öldürmekten çekiniyorlardı. Zamanla, Hasan Sabbah'ın düşünceleri, Mısır'da Fatımîler adıyla devlet oluyor, oradan da Kuzey Afrika'ya yayılıyordu. Bugün ise o cereyanın uzantıları, Nusayrîlik'le ve bilhassa İsmailîlik'le devam ediyor.

Bu iş, bundan sonra da devam edecektir ve siz, şimdiki dönemi arayacaksınız. Bu itibarla da bize, hiçbir beklentiye girmeden hizmet etmek düşüyor. Burada ise burada, daha başka bir yerde ise orada; dünyevî hiçbir beklentiye girmeden hizmet etmek... Ders okuyan arkadaşlara her zaman, Dünyaya dağılın. Burs, maaş beklemeyin. Taş kırın, temizlikçi, bulaşıkçı olun, geçiminizi çıkarın ve dininize, milletinize hizmet edin" diyorum. Kabiliyetiniz varsa yazı yazın, kitap telif edin; hatta çöpçülük yapın, fakat yaptıklarınız karşılığında hiçbir maddî beklentiye girmeyin. Yoksa ileride bugünleri arayacaksınız. Zira ileride çok farklı cereyanlar zuhur edecek. Bu cereyanlara karşı, evet dünkü, bugünkü ve gelecekte doğacak bu cereyanlar karşısında İslâm'ın prensiplerini yeniden tesbit edip, yeniden ifadelendirmek icab edecek. Hem Zahirîliğe, hem de katı akılcılığa karşı İslâm'ın rûhî hayatını ortaya koymak ve anlatmak gerekecek. Ben inanıyorum ki, ileride rûhî sahada eskinin A. Geylânîleri, Şâh-ı Nakşibendleri, Muhyiddin-i Arabîleri yeniden yetişecek ve geçmişte olduğu gibi, bu sahada yanlışlara, dalâlet yollarına düşmemek için, İslâm'ın rûhî hayatının da her yönüyle anlatılmasına ihtiyaç duyulacak ve yine inanıyorum ki, bugünkü nesiller tam anlamasa da, çeyrek asır sonra gelecek nesiller Kalbin Zümrüt Tepeleri'ni çok daha iyi anlayacak ve yaşayacaklardır.

Bütün bu değişik sahalardaki yazdıklarımızda esas aldığımız ve Kur'an düsturlarının bir defa daha tesbit ve takdimi adına yazılan 'sözler' ve 'mektuplar' çok önemli hizmet göreceklerdir. Bu konuda kaynağımız ve istinat noktamız bunlardır. Allah bana ömür verse ve 60 sene daha yazsam, yine beslendiğim ve ölçü kabul ettiğim kurallar, Kitap ve Sünnet menşe'li bu kaynaklar olacaktır. Çünkü orada verilmesi gerekli her şey, bazen icmalî bazen tafsilî olarak komprimeler halinde verilmiştir. Ömer Nesefî'nin Akaidine şerh yazmış bir Hayalî vardır. Bu zat için,

"Hayalî'nin hayaline hayal bulmaz muhayyiller
Riyazeti bin yıl olsa, hayal eyler hayâliler."

beyti söylenmiştir. Bunun gibi, hayallerimiz ne kadar geniş ve derin olursa olsun, Kur'an'ın envarı, hepsini dolduracak kapasitededir. Önemli olan, onları çok iyi bilmek ve özümsemektir."

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.