Evliyânın Sözlerini Tefsir
Evvelâ, Üstad'da yüksek bir isti'dat da var. Gerçi misyona göre isti'dat verilir ama, misyonu da yine isti'dat tayin eder. Bir de, herkesin bir arş-ı kemalâtı vardır; oraya ulaşınca, ötesini göremeyebilirler. Işığa boğulmuş bir odada bulunanın güneşi görememesi gibi, kendi makamlarının nurları kendilerini bütünüyle kuşatır da, artık ötesini göremezler.
Muhyiddin-i Arabî'nin Fütuhât-ı Medeniyye değil de, Mekkiyye demesi, gerçi tartışılmış ama, acaba neye binaen olabilir?
İmam-ı Rabbânî (ra), Medeniye der ve onun üzerinde durur. Muhyiddin-i Arabî, Hakikat-ı Ahmediye ile daha çok alâkalı. Efendimiz'in temsil ettiği bir Hakikat-ı Ahmediye var, bir de Hakikat-ı Muhammediye var. Dünyayı teşriflerinden önce O, Hakikat-ı Ahmediyesi ile vardır ve Kâ'be hakikatı ile tev'emdir. Bu sebeple O, İncil'de Ahmed ismiyle anılmıştır; Kur'an'da da geçtiği üzere, Hz. İsa (as) O'nu, Ahmed ismiyle müjdelemiştir. O, dünyayı teşrifleri ve risaletleriyle birlikte Hakikat-ı Muhammediye'yi temsil etmiştir. Vefatından sonra da, yine Hakikat-ı Ahmediye'nin tecellisi söz konusudur. Muhyiddin-i Arabî'nin cevelan sahası ise, daha çok âlem-i misâl olduğu ve kendisi, mülkten çok melekût ile ilgilendiği için, Fütuhât-ı Mekkiye demiştir. Fakir, şahsen, ikisinin te'lifinden ve tevhidinden yanayım, hem Mekkiye, hem Medeniye.
- tarihinde hazırlandı.