Ahlâkın İhmale Uğradığı Toplumlar

Kur'an-ı Kerim'in yetiştiriciliği incelendiğinde, O'nun başka düşünce sistemleriyle mukayese edilmeyecek kadar bir fâikiyetinin olduğu görülecektir ki bu da O'nun Allah kelâmı oluşunda aranmalıdır. Kur'an'la beslenmeyen, Kur'anî üslûba bağlı olmayan ahlâkî ve terbiyevî sistemler, muvakkaten ne kadar parlak görünseler de katiyen süreklilikleri söz konusu değildir.

Çok orijinal gibi görünen bazı akım ve ideolojilerin kısa zamanda sönüp gitmeleri, kalabilenlerin revizyon üstüne revizyon görmeleri veya reformize edilmeleri, bunların hiçbirinin, insanlığın problemlerini çözmeye yeterli olmayacağını göstermektedir. Dolayısıyla, pek çok yeni düşünce ve sistemin doğumuyla ölümü bir olmakta, bugün moda ise, yarın demode olup gitmektedir. Allah'ın, her şeyi kuşatan ilminden gelen düstûr ve prensipler ise -ki bunlar icmâlen Kur'an-ı Kerim'de özetlenmektedir- bütün gençliği ve tazeliğiyle hâlâ devam etmektedir ve sonsuza kadar da devam edecektir. Ferdî ve ailevî ahlakın ihmale uğradığı cemiyetlerin uzun ömürlü, sıhhatli ve inkişafa açık olmaları mümkün değildir. Onun için biz burada, Kur'an-ı Kerim'in, ahlak açısından ferdi nasıl ele aldığı hususu üzerinde özellikle durmak istiyoruz. Zira her şey, bir bakıma ferdin ahlak ve istikametine bağlı görünmektedir. Yığınları sürü sayan dikta yanlısı idareciler, yetişkin toplum ve hür iradeli fert istemezler. Onlar halâik türü rahat idare edecekleri kimseleri isterler. Onlar için ahlâkî dejenerasyon, yetersizlik önemli değildir; önemli olan onların küflü düşüncelerine itaat ve inkıyattır.

Oysaki ferdin düzenli bir hayat seviyesine yükselmesi ve sağlam bir iradeye sahip olması çok mühimdir. Bu da, her şeyden önce ferdin, şirk ve şirk kokan hastalıklardan uzak durmasına, ölüm ve rızık endişesini aşmasına ve Allah'ın vesâyetinde adeta, O'nun varlığının gölgesi olma durumunu muhafaza etmesine bağlıdır.

Böyle devâsâ bir mesele, Kur'an'ın ruhunu kavramış yetkin mürşitler ister. Şimdiye kadar bu önemli hizmeti hep bu seviye insanları temsil etmiştir. Enbiyâ ve mürselîn, tabii en başta Sultan-ı Enbiyâ, Resûlü Ekrem (sav) bu işin kusursuz temsilcileridirler. Daha sonra evliyâ, asfiyâ, ebrâr ve mukarrabîn. Ondan sonra da kendi toplumlarının salahı için çalışan ıslah erleri.

Şirk ve şirk kokan hastalıkları aşmadıktan ve Allah'a bağlı olmanın dışında tamamen bağımsız olmadan insanlığın ıslahı ve salahı mümkün değildir. Zatında, Allah'tan başka bizzat sevilecek, korkulacak, itaat edilecek ve himayesine sığınılacak bir başka varlık yoktur. Şirkin her türünden kurtulmak da, bunu böyle kabullenmeye bağlıdır. Bir insan, içinde başkalarına karşı bir kısım endişeleri taşıyor, rızık korkusuyla yaşıyor, ölmekten ve mezara girmekten ürküyorsa bu, o insanın şirk mevzuunda daha aşamadığı pek çok problemin var olduğunu gösterir.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.