Her taşın altında 'The Cemaat' mi var?

Nazlı Ilıcak sağ olsun son kitabını imzalayıp yollamış. Bir solukta okudum. İlginç bir çalışma. Son dönem yeni umacımız cemaat korkusunu ve bu korkunun nedenlerini, temellerini belgelerle sorguluyor. Bu sorgulamaya girişirken Nazlı Ilıcak açıkça hangi tarafta olduğunu söylemekten kaçınmıyor. Nitekim kitabın büyük bir kısmı bugüne kadar ‘cemaatçi’ suçlaması yapılan iddialara verilen cevaplardan oluşuyor. Nazlı Ilıcak her zamanki gibi dersine iyi çalışmış. İddiaları kendi bakış açısından çürütürken işin kolayına kaçıp lafı eveleyip gevelemiyor.Tam tersi yazdığı her satırı belgelere dayandırıyor. Önce cemaati suçlayan kitaplardan, yazarlardan alıntılar yapıyor ardından da resmi raporlardan ya da karşılıklı yaptığı görüşmelerden yola çıkarak her iddiaya havada bırakmayacak şekilde cevap vermeye çalışıyor. Kitap iki bölümden oluşmuş. İlk bölümün ağırlığını Ergenekon soruşturması sırasında ortaya atılan iddialar, Hanefi Avcı’nın kitabı, Odatv’de çıkan belgeler ve ağırlıkla da Nedim Şener’e verilen cevaplar oluşturmuş. Kitabın bu bölümünde benim ilgimi en çok Ergenekon soruşturmasında büyük rol sahibi istihbaratçı Ali Fuat Yılmazer’in hakkındaki iddiaların tek tek cevaplandırılması çekti. Kitabın ikinci bölümünde ise Fethullah Gülen’e yönelik davalara ve yapılan söyleşilere yer verilmiş. Bu bölümdeki iddia ve söyleşilerin tamamını daha önce yaptığım araştırmalarda okumuş olduğumu fark ettim. Nazlı Ilıcak bu kitapla pozisyonunu korurken bilgiye dayalı analizler yapıyor. Dosyalar, alıntılar ve özel söyleşilerden çıkardığı sonuçları yazıyor. Bence konuyla ilgili diğer kitapları okuyanların başvurması gereken bir kaynakça. Bir anlamda madalyonun diğer yüzü de diyebiliriz. Bir konu hakkında fikir sahibi olmak istiyorsanız sanırım her iki bakış açısının sorularına ve cevaplarına kulak vermeniz gerekiyor. İşte bu kitap her taşın altında ‘the cemaat’ arayanlara verilmiş bir cevap niteliğinde.

Her taşın altında 'The Cemaat' mi var?Türkiye’de istihbaratçılar ile ilgili kitap yazan sayılı isimden biri de sanırım benim. Emniyet İstihbarat’ı anlattığım Önemli İşler Dairesi kitabımı yazarken farklı kesimlerden istihbaratçılarla yüz yüze görüşmeler yaptım. Sadece anlatılanları değil tarihin farklı sayfalarındaki olaylar için de derin bir araştırmaya giriştim. Şunu fark ettim ki bizim yazı belleğimiz her şeyde olduğu gibi istihbarat kitaplarında da kurak bir çöl gibi. Bir elin parmağını geçmeyecek kadar az olan yazılı eserlerin büyük bir bölümü olgulardan, belgelerden değil komplo teorilerinden oluşuyor. Bu yüzden istihbarat dünyasında kimin söylediğine inanacağınızı şaşırıyorsunuz. Yıllar önce Önemli İşler Dairesi’ni yazarken de öyle şeylerle karşılaştım ki inanın anlatılanlardan başım döndü. Henüz Ergenekon operasyonları yeni başlıyordu ve ortalık Emniyet’te böylesine toz duman değildi. Yine de büyük bir fırtınanın geldiği çok net gözüküyordu. Emniyet içinde özellikle İstihbarat’ta bir kanat diğer kanada karşı ciddi ciddi tavır alıyor ve kılıçlar çekiliyordu. Ben bir kanadın anlattıklarını yazmak yerine her iki kanat ile de görüşüyordum. Her iki kesim de birbirini açıktan ya da üstü kapalı bir şekilde suçluyordu. Tarafsız kalmam kolay olmadı ama sanırım başardım. Nitekim kitap çıktıktan sonra her iki kesim de bu kitabın objektif bir kitap olduğu konusunda birleştiler. Ancak yazdıklarım bana anlatılanların sadece bir kısmıydı. Her iki kesim de bu kitabın devamının gelmesini istiyordu. Yazmadım. Nitekim kılıçlar çekilip, kitaplar yazılıp, herkes safını belirlediğinde bir kesimin sözcülüğe avukatlığı ya da savcılığına soyunmaktansa gazeteci olarak kalmayı tercih ettim. Belgeye, bilgiye dayanmadan yazılan kitapların tamamına da mesafeli durdum. Hâlâ duruyorum. Bu yüzden Nazlı Ilıcak’ın kitabını önemsiyorum.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.