Cömertliğin Önündeki Engeller

Cömertliğin Önündeki Engeller

Cömertlik, bir mü’minde olması gereken tabii bir olgu iken onun önüne çıkabilecek birçok engel de vardır. Elbette burada şeytan ve nefsin payı büyüktür. Hedefine ulaşabilmek için her türlü yolu kullanan şeytan, insandaki fakirlik korkusunu harekete geçirerek onu her türlü hayırdan mahrum etmek ister. Çoğu zaman nefis tarafından da desteklenen bu düşünce, cömertliğin önünde, kaldırılması gereken bir engel olarak durmaktadır.

Dolayısıyla başta şeytanın bu oyunlarını ve cimriliğin getireceği ferdî ve içtimaî zararları bilmekte fayda vardır. Aksi hâlde engelleri aşmakta zorlanır ve bizden beklenen performansı, kâmetimize uygun bir şekilde edaya muvaffak olamayız.

A. Şeytanın İki Oyunu

Şeytanın yaratılmasının bir hikmet-i vücudu vardır. O, nefsin de desteğini alarak insana musallat olacak, kötülükleri güzel, güzel şeyleri de çirkin göstermeye çalışacak; buna mukabil insan da onun bu tesvîlâtına karşı koyup kulluk duruşunu korumaya çalışırken, mahiyetinde mündemiç kabiliyetlerin inkişaf ettiğini müşahede edecektir. Bu, insanın bütün istidatlarını ortaya koyarak insan-ı kâmil ufkuna ulaşmasını netice verebilecek derecede avantajları olan bir durum olduğu gibi, iradesinin hakkını veremeyenler için başaşağı yuvarlanmaya da açık, iki sonuca da gebe bir imtihan vetiresidir.

Şeytan, bir yönüyle, Cennet’ten kovulmasını, insanın yaratılmasına bağladı. Zira o güne kadar Cennet’in nimetlerinden istifade etmekteydi. İnsana secde emrinin altında kalıp bu nimetten uzaklaştırılmasıyla birlikte yolunu belirledi ve sırat-ı müstakimden ayrıldı. Allah’tan müddet istedi ve kendisine bu müddet verildi. Arkasından, Allah’ın kullarını yoldan çıkaracağına dair yeminler savurdu. Ve o gün bugündür, ahdettiği ve kendine vazife bildiği noktalarda insanoğluna vurmaya devam etmektedir.

Bu yönüyle o, infak konusunu atlayacak değildir. İki türlü yaklaşımla insanoğlunu infaktan alıkoymaya çalışır: Bir taraftan fakirlik korkusunu ileri sürerek onu hayırdan mahrum etmek isterken; diğer yandan aşırı lüks ve debdebe içinde israfa sürüklemek suretiyle meseleyi insanın karşısına iki taraflı olarak koyar. Bir kısım insanlar alabildiğine bir israf içinde yüzmekte, servetlerini; nefislerinin isteklerini, şehevî duygularını ve behimî arzularını tatmin istikametinde bol bol sarf etmektedirler. Bunlara mukabil, hayır adına iki kuruş vermeleri teklifiyle karşılaştıklarında, bu onları fakirliğin ağına atıverecekmiş gibi korkmakta ve cimri kesilmektedirler.

Hâlbuki bu, şeytanın açık bir oyunudur ve ilâhî fermanında Mevlâ-yı Müteâl bizleri bu oyuna karşı uyarmaktadır:

الشَّيْطَانُ يَعِدُكُمُ الْفَقْرَ وَيَأْمُرُكُمْ ِبِالْفَحِشَاءِ وِالله يَعِدُكُمْ مَغْفِرَةً مِنْهُ وَفَضْلً وَالله وَاسعٌ عَليمٌ

“Şüphesiz şeytan, sizi fakirlikle korkutur ve size fuhşiyatı emreder. Allah ise size katından bir mağfiret ve bir lütuf vaat eder. Allah’ın hazineleri geniştir ve O her şeyi bilendir.”[1]

Evet, şeytan, insanın kulağına, şayet malını hayır istikametinde verirse, başına fakirlik gibi bir musibetin geleceğini fısıldar; Allah yolunda yapılacak harcamaların önünü alabilmek için insanın cimrilik duygularını harekete geçirmek suretiyle elindeki bütün kozlarını ortaya döker ve onu bir açmaza sokmaya çalışır. Ama buna tenakuz teşkil edecek şekilde, diğer yandan da ondaki lüks düşkünlüğü ve israf duygusunu tahrik ederek onu, malını saçıp savurmak suretiyle, hayır yapamaz hâle getirir.

Cimrilik ve israf, içtimaî hayatı felç eden iki hastalıktır. Bu hastalıklar önce ferdin şahsî hayatında başlar, ailede gelişir ve cimri bir cemiyetle doruk noktaya ulaşır.

B. Cimrilik Felâkettir

Cimrilik, sanıldığı gibi malın bir yerde toplanıp birikmesine değil, maksadın aksi olarak, bereketinin gitmesine ve azalmasına sebeptir. Ekonomik olarak da, işletilmeyen malların durduğu yerde değer kaybına uğrayacağı herkesin malumudur. Ancak burada dikkat etmemiz gereken nokta, o mala Allah’ın nasıl baktığıdır. Kur’ân, cimrilik edip, dünyayı ahirete tercih edenlerin önlerine zorlukların çıkacağını ve düştükleri zaman mallarının da kendilerini kurtaramayacağını anlatmaktadır:

فَأمَّا مَنْ أعْطَى وَاتَّقَى ۝ وَصَدَّقَ ِبِالْحُسْنَى ۝ فَسَنيَسِّرُهُ لِلْيُسْرَى ۝ وَأمَّا مَنْ بَخِلَ وَاسْتَغْنَى ۝ وَكَذَّبَ ِبِالْحُسْنَى ۝ فَسَنيَسِّرُهُ لِلْعُسْرَى ۝ وَمَا يغُنِي عَنْهُ مَالهُ إِذَا تَرَدَّى

“Artık kim verir ve takva dairesine girer, en güzeli de tasdik ederse, Biz de ona en kolayı nasip eder, işini kolaylaştırırız. Cimrilik edip zenginlik arzu eden ve en güzeli yalanlayana gelince, onu zorluklara maruz bırakırız da, baş aşağı düşüp yuvarlandığında ona malı da fayda vermez.”[2]

Nefsinin cimriliğinden kurtulup cömertlik ipine tutunanların kurtuluş fermanına kavuşacaklarını da yine Kur’ân ifade ediyor:

وَمَنْ يوُقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأوُلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

“Kim nefsinin hırslarından, cimriliğinden kurtulursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.”[3]

Bir hadislerinde Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), nefsin hırslarını, tamaını zulümle birlikte zikrettikten sonra, her ikisinin de toplum çapında oluşturdukları uçuruma dikkat çekmekte ve fertleri neticede götürecekleri bunalım ve bozulmanın detaylarını vermektedir:

اتَّقُوا الظُّلْمَ فَإِنَّ الظُّلْمَ ظلُمَاتٌ يَوْمَ الْقِيَامَةِ، وِاتَّقُوا الشُّحَّ فَإِنَّ الشُّحَّ أهْلَكَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ حَمَلَهُمْ عَلَى أنْ سَفَكُوا دمَاءَهُمْ وَاسْتَحَلُّوا مَحَ ِارمَهُمْ

“Zulümden sakının. Çünkü zulüm, kıyamet gününde zulümâttır, insanı karanlıkta bırakır. Nefsin hırslarından, tamaından da sakının. Zira o, sizden öncekileri, kan dökmeye ve ırz çiğnemeye sevkederek helâk etmiştir.”[4]

Allah Resûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) Hazreti Esma’ya söylediği şu sözleri dikkat çekicidir:

 أنْفِقِي – أوْ انْضَحِي أوْ انْفَحِي– وَلَ تُحْصِي فَيُحْصِيَ الله عَلَيْكِ

“İnfak et, cömert davran ve daima etrafına hesapsız dağıt ki Allah da sana hesapsız ihsanda bulunsun.”[5]

Cömert davranan ve elinde bulunanı etrafındaki ihtiyaç sahiplerine hesapsız dağıtan kimsenin malına Allah (celle celâluhu) bereket ihsan eder ve mâmelekinin artması istikametinde önüne yeni yeni yollar açar. Bununla ilgili bir hadislerinde de Resûl-i Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) şu tembihi yapmaktadır: “Helâl kazançtan –ki Allah, sadece helâl olanı kabul eder– bir hurma dahi olsa tasadduk edildiği takdirde Allah onu alır ve dağ gibi oluncaya kadar bereketlendirir, büyütür.”[6]

Anlaşılan, cömert davranıp vermekle cimrilik edip eli sıkılık yapmak, ilk plânda zihinlerde çağrıştırdıklarının aksine tesir göstermekte, ilkinde mal bereketle çoğalırken, diğerinde ise bereketsizlikle yokluğa doğru yol almaktadır. Cömertlikle rahmet hazinelerinin kapıları aralanırken, cimrilikle açık kapılar da kapanmakta ve maksadın aksiyle tokat yenmektedir.


[1] Bakara sûresi, 2/268.

[2] Leyl sûresi, 92/5-11.

[3] Teğâbün sûresi, 64/16.

[4] Buhârî, mezâlim 8; Müslim, birr 56-57. Lafız Müslim’e aittir.

[5] Buhârî, zekât 21-22; hibe 15; Müslim, zekât 88-89. Lafız Müslim’e aittir. 

[6] Buhârî, zekât 8; Müslim, zekât 63.