Geleceği Planlayabilmek

Hiçbirimiz, zamanın, bize ait çerçevesi içinde kalmaya razı değilizdir; ya hayallerimizle geçmişin enginliklerinde seyahat eder hamâset soluklarız ya da ümitlerimizle hep geleceğe doğru kanat çırpar; iman, Hakk'a güven ve O'na itimatla kurguladığımız senaryoları yaşarız; yaşar ve nice film gibi dünyalara açılır, hayallerimizde nice filmler çevirir, nice hakikatle hiçbir bağlantısı olmayan hülyalara girer ve nice zihnî görüntüler arkasında koşarız.

Ferah fezâ bir geçmişi olan, daha doğrusu böyle bir geçmişi olduğunu kabul eden herkes, zaman zaman iç âleminde geçmişe seyahatler tertip eder ve sürekli mazinin ovalarında-obalarında, köylerinde-kasabalarında dolaşır ve bir türlü eski günlerin çerçevesini aşamaz. Genç, dinamik ve dünyaya açık nesiller ise, biraz yaşama ümidi, biraz mazisizlik, biraz da hayalperestliklerinden ötürü, hep kendilerini geleceğin tül pembe rüyalarına salar ve şimdilerde bulamadıkları âsûde iklimleri istikbalin koylarında ararlar.

Her iki mülâhaza içinde de birer hakikat payının bulunduğu muhakkak; ancak, hem geçmişi kendi değer ve dinamikleriyle bugünlere taşımak, hem de geleceğe tam hulûl edebilmek, bugünün, bir santiminin dahi zâyi edilmeden rantabl değerlendirilmesine bağlıdır. Evet, duygularımızın daha duru, düşüncelerimizin daha engin, gönüllerimizin daha sevinçli, ruhlarımızın daha coşkun, bünyelerimizin daha sıhhatli, zamanımızın daha bereketli, ekonomimizin daha dinamik ve devletler arası münasebetlerimizin daha tutarlı, daha imrendirici olduğu bir çerçeve içinde, geleceğin plân, proje, strateji ve uygulamalarını bugünden başlatabilir ve her mevsimde gerçekleşmesi gerekli olanı da gerçekleştirebilirsek, geçmiş-gelecek-hâl bir vahidin üç yüzü hâline gelir ve biz bu birkaç zamanı, hem de kendi derinlikleriyle aynı anda yaşayabiliriz.