Temkin zamanı

İktidar partisi 15 Temmuz gecesinin hain darbe girişiminden faydalanarak parlamenter, askeri, hukuki ve sivil bütün muhalefeti susturacak gibi görünüyor. Elbette bu neticenin de birincil sorumlusu ve suçlusu bu melun darbeyi tasarlayanlar ve hayata geçirmeye kalkışanlardır. Ne var ki darbeci cuntanın neredeyse tamamı hali hazırda hapistedir ve normalde ağır aksak işleyen hukuk sistemimizin iktidar istediğinde ne kadar da jet hızıyla cezalar yağdırabildiğini meş’um Karaman hadisesinden öğrenmiş bulunuyoruz. Yani demokrasinin darbecilerle hukuk çerçevesinde hesaplaşma süreci başlamıştır. Sokaktaki insanlara, gazetecilere, köşe yazarı ve aydınlara düşen, hesaplaşma faslına eşlik etmek değil, bu tecrübeden demokrasimizin kıvamı adına maksimum faydayı çıkaracak sorgulamaları yapmak, askeri darbe kültürünü bir daha dirilemeyecek şekilde tarihe gömmek, ve askeri darbenin karşısına bir sivil darbenin dikilmeyeceğini garanti edecek temkini göstermektir.

Cuntacılardan ne kadar nefret ediyor olursak olalım, bu nefretimiz, teslim olmuş cuntacıları yargısız infaza cevaz veremez; ailelerini, akrabalarını, mallarını ve namuslarını mübah kılamaz… Her hukuki sürecin varacağı son nokta olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, söz gelimi, polisin gözetimi altında, teslim olmuş, yere yatmış, savunmasız zanlıların kayışla kırbaçlandığı o sahneyi adil yargılanma hakkının ihlaline delil olarak kullanacaktır. Önce darbecilerce aldatılarak başı döndürülmüş, sonra darbe karşıtı bir kısım vandallarca başı koparılmış asker, her ne suç işlemiş olursa olsun, zulmen öldürülmüştür. Şahsen ben idam cezasına karşı bir insan değilim; ve fakat hukuk nizamının dışında sinek ilacı sıkılmasına dahi karşıyım.

Cumhurbaşkanı Erdoğan gerek darbe gecesi gösterdiği kararlı duruşuyla, gerekse tek çağrısıyla insanları tankların karşısına çıkarabilen mukadder sesiyle aynı halkı coşkularını taşkınlığa yer vermeyecek şekilde ifade etmeye çağırsaydı, sadece destekçilerinin nazarında değil, kendisine karşı darbe girişiminde bulunan hainlerin nazarında da kazanırdı. Dost ve düşman tarafından alkışlanırdı. Hiçbir şey de kaybetmezdi. Zannediyorum, AKP tabanının tarafgirlikten gözü kör olmuş fertleri dahi, “yakamayacaksak, yıkamayacaksak, dövemeyecek ve sövemeyeceksek niye sokaklara inelim,” diyecek kadar yozlaşmamışlardır.

Bu gelen temkin çağrımı Ergenekon sürecinde acı bir ders olarak öğrendim ben. O zaman da benim gözümü açan, Muhterem Hocaefendi’nin “Darbecilere karşı kullandığınız dil, ordumuzun meşruiyetine ve imajına zarar vermesin,” uyarısı olmuştu. O uyarı gelene kadar yazdığım bazı satırlardan dolayı utandım hep. Bu acı dersi almış bir olarak söylüyorum: Cuntaya karşı olan nefretimiz, bizi, AKP tabanını, ordumuzun umum fertlerini rencide edecek söylem ve eylemlere itmesin. Ergenekon sürecinde, sanık sandalyesindeki generallerin eşleri, mesai arkadaşları ‘markete gidemez, halk içine çıkamaz olduk,’ diye dert yanarken göremediğimiz inceliği, sayıları itibarıyla şimdiden Ergenekon ve Balyoz davalarının on katına ulaşmış tutuklu, zanlı ve sanıkların kurum ve akrabaları hakkında gösterelim. Zinhar, darbecileri anlayalım, affedelim demiyorum. Fakat suçlunun mesleğini veya kurumunu suçla irtibatlandırmak, tıpkı suçlunun dinini veya ırkını suçla irtibatlandırmak gibidir. Cunta karşıtlığını ordu karşıtlığına dönüştürmek, veya bir futbol takımının bir yöneticisinin aptal bir twitini o takımın imajıyla irtibatlandırmak, veya bir vakfın çalışanının pedofili suçuyla vakfı kirletmek, veya bir cemaatin sempatizanlarına atılı olan ve henüz ispatlanmamış bir suçtan dolayı o cemaatin okullarını, yurtlarını ateşe vermek, anti-Semitizm, Zenofobi (yabancı düşmanlığı) ve İslamafobiyi üreten zihinsel mekanizmanın işlemeye başladığının delilidir…

İşte bu düşünsel sapkınlığa karşı temkin zamanıdır…

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.