Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Analitik Düşünce Yaklaşımları

Analitik Geometri dersi, öğrencilere, insan hayatını doğrudan veya dolaylı etkileyen bazı bilgileri, temel prensiplerin rehberliğinde sorgulama yeteneği kazandırır. Şahsî, ailevî ve içtimaî meseleleri değerlendirirken, tümdengelim metodu ile bütünü alt konulara ya da küçük parçalara ayırıp her birini ayrı ayrı inceledikten sonra, çözüm getirme yeteneğine sahip olurlar. İşte bu, “analitik düşünme sistemi” olarak tarif edilir.

Analitik Düşüncenin Özellikleri

Doğruya ulaşmak ve meseleyi bütün yönleriyle kavramak için analitik düşünebilen bir dimağ, iz sürmesini bilir. İpuçlarını birbirine bağlayıp değerlendirebilir. Sağlıklı bir tarzda akıl yürütebilir. Neden, nasıl ve niçin gibi sorular üzerinde durabilir. Olayları birçok yönden çözümleyebilir ve ihtimalleri hızlı, planlı ve sistematik bir şekilde hesaplayabilir.

Analitik düşünme sistemini geliştirmiş insanlarda ciddi araştırma azmi olduğu görülür. Onlar, araştırma yaparlarken doğru kabul edilen tecrübî bilgileri dahi inceler ve onları sorgulamaktan çekinmezler. Zaman, imkân, mekân ve insan koordinatlarına göre doğrunun farklı tonlar alabileceğini mutlaka hesaba katarlar. Düşüncenin kolunu kanadını kıran ezberci, şekilci, taklitçi ve şartlı yaklaşımlardan uzaktırlar.

Analitik Düşünce Sahaları

Muhterem Hocaefendi’nin analitik düşünce yaklaşımlarına girmeden önce, fikre bakışını birkaç cümleyle hatırlamak, konuyu anlama açısından faydalı olacaktır. O “çilelerin en büyüğü” olarak gördüğü fikir çilesini, “Düşünmek, düşündürmek ve varlık bilmecesinin sırrını çözmeye çalışmak; en zor meseleler karşısında dahi pes etmeden sürekli uğraşmaktır” şeklinde tanımlar.[1]

Tefekkürü ise “Herhangi bir mevzuda, geniş, derin ve sistemli düşünme; kalbin çırası, ruhun gıdası, bilginin ruhu ve İslâmî hayatın da kanı, canı ve ziyâsı; hâdiselerden ibret alma ve çeşit çeşit netice çıkarmanın çerağı, tecrübelerin altın anahtarı, hakikat ağaçlarının fideliği, kalb nurunun da gözbebeği”[2] olarak görür.

Hocaefendi’nin eserlerinde, analitik zekâlara olan ihtiyaçtan varlığı analitik yorumlamaya, temel kitapları analitik okumadan nefsimizi analitik muhasebeye tabi tutmaya, taklitten tahkike yolculukta imanımızı analitik sahiplenmeye ve doğru noktayı tespit edebilmek için analitik karar vermeye kadar birbirinden zengin, zihinlerimizde yeni ufuklar açan analitik düşüncenin farklı sahalarını müşahede ediyoruz.

Analitik Zekâlar ve Cins Dimağlar

Hocaefendi’ye göre, heveslerin fikir suretine bürünmesi, hislerin muhakemenin önüne geçmesi ve sübjektif mülahazalar, düşüncenin namusuna dokunur ve bunlar zamanla düşünce anarşistlerini doğurur. Fitne, fesat ve nifaka açık olan bu anarşist ruhların, evrensel insanî değerlere tarihî zararlarının dokunduğunu ve bunlardan kurtulmak gerektiğini beyan eder. “Düşünce anarşistleri” diye tanımladığı, her kalıba giren bu “kalıpsız insanlar”a karşı mücadelede çözüm olarak, “analitik zekâyı” işletebilmeyi ve kullanabilmeyi önerir:

“Şimdilerde bizim her şeyden evvel, bugünümüzü, yarınımızı iyi görüp iyi değerlendirecek; ülke meselelerini dar politikacı mantığıyla değil, milletin ana problemlerini çok iyi kavramış ve alternatif çözümler üretebilen; sözden daha çok davranışlarının eri; icmalî planda düşüncesi hareketlerinin önünde, tafsilî planda hareketleriyle yeni düşünce ufuklarına açılabilen ruh kahramanlarına, analitik zekâlara; yılgınlık bilmeyen güçlü iradelere ihtiyacımız var.”[3]

Sözden daha çok davranışlarının eri olabilmeyi, nazarî bilgileri pratiğe dökme gayreti olarak da gören Hocaefendi, bu gayret sahiplerini “İçinde yaşadığı çağı, toplumu, insanı, kâinatı, eşya ve hâdiseleri, kısaca her şeyi anlamaya çalışan, anladığı nazarî bilgileri pratiğe dökme gayreti içinde olan ve bu istikamette sürekli düşünen, sorgulayan, araştıran”[4] cins dimağlar diye teşhis eder. Düşünen, sorgulayan ve araştıran bu cins dimağların analitik zekâlarına dikkat çeker ve bunlardan istifade edilmesi gerektiğini söyler.

Analitik Mülâhaza ve Yorumlama

Hocaefendi’ye göre, milletimizin yıllarca ihmal ettiği hakikî ihtiyaçlarından biri de topyekûn varlığın, analitik bir mülâhaza ile ele alınmasıdır. Varlığı ve varlık ötesini; doğru tanımlayamama ve yorumlayamama, bunları birlikte mülahazaya alamama, Hakikî Sahibi’ni bilememe, temel referans kaynaklarımıza karşı alâkadar olamama, neslimizde “fikir keşmekeşliğine” sebebiyet vermiştir.

Yine ona göre, eşya ve hadiseler karşısında doğru sonuçlara ulaşılamamasının bir sebebi de varlığı, analitik mülahaza ile değerlendirememektir: “Bizler, hiçbir şeyi temelde doğru yorumlayamadığımız gibi, varlığın mâverâsını da bir türlü göremedik; dolayısıyla da eşya ve tabiat adına hilâf-ı vâki bir sürü yorumda bulunduk. Ne varlığı analitik bir mülâhaza ile ele alabildik, ne de varlık ötesi gerçeklerle alâkalı tutarlı bir şey söyleyebildik. Yanlış gördük, yanlış değerlendirdik ve yanlış sonuçlar karşısında hep apışıp kaldık.”[5]

Analitik Okuma

İlmî müktesebatımıza yeni bir seferberlik anlayışıyla yönelmenin lüzumuna dikkat çeken Hocaefendi, bunun da ancak eserlerin, analitik bir bakış açısıyla okunduğu takdirde fayda vereceğini ifade eder. Bu yeni analitik okuma şeklinden maksat ise dünyaya geometrik bir genişlemeyle açılırken kalbî ve ruhî hayatlarımıza eğilmek, dinin ruhunu kavramak, bilginin özüne ulaşarak ifrat ve tefritlerden kurtulmak olmalıdır.

Ona göre bu okuma şekli, mükemmel nesil yetiştirmenin de bir yoludur. Bu nesil, dinin temel kaynakları Kitap ve Sünnet’e muttali, muhataplarını kendi karakteristik çizgileri ve ana hatlarıyla bilen, belli ölçüde müspet ilimlere vâkıf bir donanımda olmalıdır: “Artık bundan sonra dünyanın dört bir yanına açılırken ayrı bir derinlik, ayrı bir enginlik ve ayrı bir donanıma ihtiyaç vardır. Bu derinlik, bu enginlik ve bu donanım için beslenme kaynaklarımız okunurken onları âdet kabilinden değil de mukayeseli ve analitik bir bakış açısıyla, yeni terkip ve tahlillere ulaşma azmi ve gayreti içinde okumalıyız.”[6]

Analitik Nefis Sorgulaması

Hocaefendi, nefis tezkiyesi yapacak insanın “analitik sorgulama” usullerine riayet etmesine de temas eder. Nefis tezkiyesi, ruh terbiyesi ve kalb tasfiyesiyle beraber yapılmalıdır der. Onun diğer parçalarla münasebetlerini dikkate alır. Yani, insana mahrutî bakar. Nefis cüzünü, bütünün bir parçası görür. Burada da ifrat ve tefrite hayır der. Denge, hak, adalet ve merhamet ölçülerine riayetle bir analitik sorgulamadan bahseder.

Nefsin, farklı bir varlık gibi görülüp muhatap alınmasını; tenkit ve takdirlerinin dinlenmesini; akla uygun, ölçülü ve hesaplı davranılmasını; mahiyeti, yapısı ve cibilliyetinin göz önünde bulundurulmasını; rasyonel, tabiatüstü beklentilere girmeden, şartları da hesaba katarak, seviyesine göre, kendi kemâlât eşiğini hedef alarak, vicdanının hakemliğinde sorgulanması gerektiğini izah eder.

Temel koordinatları ise, “İnsan kendiyle yüzleşirken, nefsiyle hesaplaşırken ve bir manada onu masaya yatırıp analitik bir mülahazayla ona bakarken çok insaflı olmalı; merhamet ve adâlet dairesinde hareket etmeli; her hak sahibine hakkını vermesi gerektiği gibi nefsinin hakkına da riayetkâr davranmalıdır”[7] şeklinde belirtir. Onlar; insaf, merhamet, hak ve adalettir. Ayrıca, mâhir ve mütehassıs bir doktor tavrıyla muamele, bağırıp çağırmama, arsızlaştırmama, kırıp dağıtmama, içine düştüğü çıkmazdan kurtarma niyetiyle yaklaşma ve ümitsizliğe sevk etmeme, analitik sorgulama yaparken dikkate alınacak tâli hususlardır.

Analitik İnanç

Hocaefendi’nin analitik düşünce sahalarından biri de inandıklarımızı analitik mülâhazayla ele almaktır. O, “Bizler taklidin kocaman kahramanlarıyız. Çünkü biz kendimizle yüzleşerek, inandıklarımızı analitik mülâhazayla ele alıp tahlil ederek; tahlil edip yeni terkip ve sentezlere ulaşarak o imanımızı sahiplenmiş değiliz. Taklitten kurtulamamış böyle bir fert, çok güçlü bir dalâlet fırtınası karşısında devrilip gitme tehlikesiyle karşı karşıya demektir”[8] teşhisinde bulunur ve “iğreti bir imandan” bahseder.

Taklit afetine dikkat çeker ve bizi girişte özelliklerini verdiğimiz analitik bir inançla tahkik kapısına çağırır. Zira atalarımızdan bize miras kalan taklidî iman, uhrevî hayatımızı tehdit eden büyük bir belâ ve musibettir. Analitik inançla, iman esaslarının tek tek tahlilden geçirilmesini, sağlam bir zemine oturtulmasını, yerli yerine koyduktan sonra yeniden inşa edilmesini salıklar. Yine ona göre, imanın her bir cüzünü düşünmeli, tahlilden geçirerek kendi tabiatımıza mal etmeli ve üzerine “şuur mührü” vurulmalıdır. Böylesi bir iman sebepler planında insan iradesinin ürünü demektir.

Analitik Karar

Alınacak kararların doğru ve isabetli olmasıyla ilgili olarak Hocaefendi, “Meseleye hemencecik ‘hayır’ deyip kenara çekilmek de doğru bir şey değildir. O meselenin çok ciddi analitik mülahazalara bağlanması ve ’evet’ ya da ’hayır’ kararının o mülahazalarla verilmesi lazımdır. Bu açıdan da bana göre aydınlarımıza çok iş düşüyor”[9] diyerek hadiselerin derinlemesine tahlil etmenin lüzumunu vurgular.

Bir hadiseyi tek bir branşın mülahazasıyla yorumlamayı darlık görür. Farklı branşların yaklaşımlarıyla daha doğru, zengin, engin ve derin sonuçlar elde edilebileceğine dikkat çeker. Mesela tıp ilmi, dâhiliye, cildiye, göz gibi çok değişik alanlara ayrılarak, ciddî bir ihtisaslaşma süreci yaşıyor. Hâlbuki insan parçalanmaz bir bütündür. Mütehassıs bir göz doktorunun, gözdeki bir hastalığı doğru teşhis edebilmesi, ancak insan vücuduna bir bütün olarak bakması ve gözün diğer cüzler arasındaki münasebetlerini bilmesiyle mümkündür.[10]

Sonuç

Analitik düşünce yaklaşımlarına eserlerinde geniş yer veren Hocaefendi, bu hususa en fazla dikkat çeken mütefekkirlerdendir. Onun analitik düşünce atlasını besleyen önemli bir unsur, fikir atölyesi ve tefekkür dünyasıdır. Eserleri dikkatli incelendiğinde görülecektir ki o, kimilerinin karanlık zannettiği, muğlak gördüğü, uzak durduğu, cesaret edemediği nice noktaları sorgulamakta, onlara makul mahmiller bulmakta ve insanı analitik zekânın vadilerinde gezdirmektedir. O, farklı alanlara yaklaşımlarında Kitap ve Sünnet temel ekseninde problem ve hadiselerin koordinatlarını teşhis ve tespit eder. Ardından da doğru tahlil ve analizlerle analitik düşüncesinin semerelerini okuyucularıyla paylaşır.

Bu yazı Çağlayan Dergisi'nin Haziran 2019 tarihli 27. sayısında yayınlandı.

Dipnotlar

[1] Kırık Testi, 1/224.

[2] Kalbin Zümrüt Tepeleri, 1/67.

[3] Işığın Göründüğü Ufuk, 165.

[4] Kırık Testi, 14/168.

[5] Işığın Göründüğü Ufuk, 244.

[6] Yaşatma İdeali, 116.

[7] İkindi Yağmurları, 363.

[8] Cemre Beklentisi, 24.

[9] Ümit Burcu, 190.

[10] Prizma, 3/83.