4 Temmuz 2016 tarihli köşe yazıları

4 Temmuz 2016 tarihinde Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet Hareketi hakkında internet siteleri ve yazılı basında çıkan köşe yazılarından seçmeler…

Fethullah Gülen Hocaefendi'nin mekanında Ramazan…

Gazeteci - Yazar Faruk Mercan, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin mekanında Ramazan'ı ve Türkiye'de yaşananlarla ilgili hissiyatını yazdı. Faruk Mercan'ın "Fethullah Gülen Hocaefendi'nin mekanında Ramazan…" başlıklı yazısı şöyle:

Üzerinde çalıştığım bir proje için gittiğim Orta Asya ülkeleri, Afganistan ve Pakistan dönüşü, Fethullah Gülen Hocaefendi'yi Pensilvanya'da ziyaret ediyorum. Ziyaret, Ramazan'a denk geldi.

Hocaefendi'nin mekanında, sonuna doğru geldiğimiz Ramazan nasıl geçiyor? Hocaefendi'nin Türkiye'nin gidişatı ile ilgili hissiyatı nasıl?

Bizim mesleğimizi anlatan çok güzel bir söz var: Gazeteciler tarihin şahitleridir ve tarihin taslağını yazarlar.

Evet biz gazeteciler tarihin taslağını yazarız, asıl tarihi ise tarihçiler yazar.

Bu dönem de bütün aktörleri ve yaşanan bütün olaylarıyla tek tek kayıt altına alınacak, bütün yaşanmışlıkları ve duruşlarıyla gelecek nesillere ulaşacak…

Bu yazıda, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin mekanındaki Ramazan havasını ve Türkiye'nin gidişatı ile ilgili hissiyatını size aktarmak istedim.

Hocaefendi Türkiye'de yaşanan olaylar sebebiyle tarifi imkansız bir ızdırap yaşıyor. Bunu her gün yüzüne baktığınızda görüyorsunuz. Şöyle diyor:

"Hadiseleri düşününce, sulara çağlamak bana da ağlamak düştü. Bu bir şikayet değil, hali arz. Bütün ızdırap çekenlerin sıkıntılarını bağrımda duyuyorum. Şeyh Galip'in ifadesiyle bize ağlamak düştü."

"Evet Hocaefendi bu kadar muzdarip ama, bu mekanda bir huzursuzluk ve endişe hali yok. Tam tersine insanı içine çeken bir huzur ve "sekine" var.

"Hocaefendi ne kadar ağır bir ızdırap yaşıyorsa, o kadar metanet içinde ve duruşunda o kadar emin…

"Türkiye'de yaşanan sürecin Allah'ın tayin etiği zamana kadar devam edecek bir "musibet" olduğunu, "Hizmet Hareketi'ne gönül veren insanların ağır bir "imtihandan" geçtiğini ifade ediyor.

"Bu sebeple bu Ramazan'ı adete "dua"ya tahsis etmiş. Buna dua seferberliği de diyebiliriz.

"Son yıllarda defalarca Hocaefendi'yi ziyaret etme imkanı buldum. Hocaefendi'nin talebeleri ve misafirleriyle birlikte her gün akşam namazından önce 45 dakika toplu dua okuması bu mekanın bir geleneğidir.

"Ramazan ise, her saatiyle sanki dua ve ibadet demek Pensilvanya'daki bu mekan için… Sabah ve akşam, yaklaşık üç saat süren mukabelede Kur'an ve meal ziyafeti var Hocaefendi'nin mekanında… Kadir geçiş dahil üç defa yapılan canlı yayında siz de ortak oldunuz bu ziyafete…

"Talebelerinin sorduğu Kur'an sorularına, Türkiye'de yaşanan süreci de kapsayan cevaplar veriyor Hocaefendi… Çünkü, Kur'an her çağa hitabeden Rehber Kitabımız… Hem elimdeki Prof. Suat Yıldırım'ın Kur'an-ı Kerim ve mealiyle mukabeleyi takip ediyorum, hem de notlar alıyorum.

"Teravih namazları burada hatimle kılınıyor ve hergün 1.5 saat sürüyor. Teravih'ten sonra, Hocaefendi ile bir süre oturma imkanı buluyor ve sorular yöneltiyoruz.

"Notlarıma bakıyorum… Türkiye'de bunca hadise yaşanırken, Saray'daki zatın zulümlerine ortak ortak olanlara, bu zulümlere sessiz kalanlara üzülüyor. Şöyle diyor mesela:

"Bu mübarek millet tarihinde hiç bu kadar düşmemişti. Bildiğimiz tarih açısından böyle bir şey rastlanmamıştır. Bir de bu ölçüde bir durgunluğa, dilsiz şeytanlığa rastlanmamıştır… Eviriyorum, çeviriyorum, illizyon diyorum. İnsanımız Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Abdullah Efendi'nin Rüyaları romanındaki uyurgezer gibi…"

"Şu soruyu sordum Hocaefendi'ye: "Türkiye'deki yaşanan olaylara, Anadolu topraklarında yaşanmış en ağır fetret devri diyebilir miyiz?"

"Şu cevabı verdi:

"Siyasi manada evet bu bir fetret devri… 60 yıldır bu ölçüde saygısızlığa şahit olmadım. Böyle bir tahkir, tezyif ve tenkil görmedim. Türkiye'nin hiçbir meselesi yokmuş gibi, ülke kan gölüne dönmemiş gibi, milleti hizmetten koparmak için bu nabeca, naseza (yakışıksız) sözleri mırıldanıp duruyorlar. Türk milleti bu düzeydeki bir seviyesizliğe hiç şahit olmadı. Diğer Cumhurbaşkanı içinde bu kadar seviyesizlik olmadı… İsmet Paşa dönemini gördüm. Bunların onda biri kadar Müslümanlara zulüm yapmadı."

"Hocaefendi, bu süreçte Saray'daki zatın davetini reddeden Prof. İsmail Kara, sürecin başından beri dik duran Mümtaz'er Türköne, Ali Bulaç, Sami Selçuk, Şahin Alpay, Ahmet Altan, Mehmet Altan, Hasan Cemal, Yavuz Bülent Bakiler gibi entelektüelleri takdirler anıyor:

"Böyle efkarın (fikirlerin) bulanık olduğu, kafaların karıştığı bir dönemde, sahip çıkma çok şey ifade eder."

"Hocaefendi, 1992'de şöyle demişti: "50 yıl sonra beni arayanlar yine talebelerle ders halkasında bulacaklar…"

"Pensilvanya'da Hocaefendi'yi böyle gördüm. Ders halkasında artık dünyanın her coğrafyasından talebeler var. Hindistan'dan İcaz, Mısır'dan Salih, Avustralya'dan Sadık, Azerbaycan'dan Serkan, Kırgızistan'dan Nurullah… Hocaefendi 78 yaşında; şeker, kalp, yüksek tansiyon hastalıkları var; ama ders halkasına ara vermiyor. Yirmili yaşlardaki öğrencilerine Hadis, Tefsir, Fıkıh ve Tasavvuf alanlarında klasik İslam eserlerinin neredeyse tamamını okutuyor. İlahiyat fakültelerinde bu eserlerin çoğunun kapakları bile açılmıyor.

"Siyasal tarihimizde, devletin bütün imkanları seferber edilerek bir sivil toplum hareketini yok etmeye matif böyle bir ağır saldırının ikinci bir örneği yok. Hocaefendi buna vurgu yapıyor:

"İstiklal Mahkemelerinde bile kadınlar bu şekilde gözaltına alınıp tutuklanmadı. Askeri darbe dönemlerinde hiç birinde bu saygısızlıkları yaşamadık. Hiçbirinde seviye bu kadar düşmedi. Böylesi görülmedi. Askeri darbe dönemlerinde de böylesi görülmedi. Milletimiz böylesine ayrıştırılmadı. Türkiye'de binlerce insanı içeri aldıkları gibi, aynı kin ve nefretle dü

nyada da bu meşaleyi söndürme peşindeler. Dört bir yandan asimetrik bir saldırı yaşıyoruz."

"Hocaefendi bir akşam, Fransız ihtilalini jakobenlerini hatırlatarak şöyle dede: "Robespierre, kadınlara bu muameleyi yapmış mıdır?"

"Mümin görünümlü münafıklar"dan sözediyor Hocaefendi… Her çağda bunlardan olmuş. Ve, Türkiye'de yaşanan manzaraları tasvir ediyor. Notlarımdan aktarıyorum:

"Böyle bir şeye maruz kalacaklarını hiç akıllarına getirmemiş kimseler derdest ediliyor. Bir şey çok ağrıma gitti. Bir okulun suyunu kesmişler. Orada çocuklar var. Kayyum tayin ediyorsun, tepelerine biniyorsun. Ama bu su… Çocuklar abdest alacaklar, namaz kılacaklar. Ramazan.. Yazıklar olsun yazıklar olsun… Zulüm nasıl zirve yaptı."

"İsmet paşa döneminde o kadar baskıya rağmen Denizli Mahkemesi, Bediüzzaman için beraat kararı veriyor, Afyon mahkemesi tahliye ediyor. 12 Mart'ta (1971) hapishanede iken bize yemek geliyordu dışarıdan. O subaylardan hiçbir saygısızlık görmedim. Askeri darbelerde mala, mülke dokunulmadı. Hücrede kaldığımız zaman bile saygısızlık yapmadılar. Nezaretin altında yemekhane vardı. Oraya yemek için götürüp getiriyorlardı."

"Yapılan şeylerin Amnofis'in (Firavun) yaptıklarından farkı yok, Hitler'in yaptıklarından farkı yok. Nefret operasyonlarını artırıyorlar. Hepsi sineme mızrak gibi saplanıyor. Hergün olmadık insanlar derdest ediliyor. Binlerce insan içerde. Türkiye'de kan seylapları var. Ama Hizmet'le uğraşıyorlar."

"Bu, peygamberlerin yoludur, İfritten ne insanlarla yaka paça olmuşlar. Mevlana ne hakaretler görmüş. Mevlana, vefatından 3-4 asır sonra Osmanlılar sayesinde tanınmış… İmam Şafii, 55 yaşında vefat ediyor, ama 200 sene yaşamış gibi eserleri veriyor. Zulme uğruyor, Abbasiler tarafından zincirlenip Bağdat'a götürülüyor. Ebu Hanife kırbaçlanıyor. Ahmet bin Hanbel kırbaçlanıyor, zindana konuluyor. İmamı Rabbani zindana atılmış. Abdülkadir Geylani, Hasan Şazeli, eziyet görmeyen yok… İmam Gazali Nizamiye Medresesi'nden ayrılmış, kenara çekilmiş. Bediüzzaman'ı zehirlemişler, zindandan zindana sürmüşler."

"Şu çok net: Hocaefendi, Saray'daki zatın başrolünde olduğu Türkiye'de oynana filmin final sahnesini görüyor. Kendisi ve Hizmet gönüllerini sabır makamında, ama "aktif sabır" makamında mütalaa ediyor: "Yapılan herşey çok zoruma gidiyor, ama katlanıyoruz. Terör olsun istediler. Kıyımcılar SS'ler gibi müesseseleri bastılar."

"Bir şey daha söylüyor Hocaefendi: "Bu hadiseler mizan (terazi) gibi bir şey oldu. Kimin kim olduğu ortaya çıktı. Başka türle de olamazdı."

Renk renk çiçekler yetiştirmek için

Şimdi de öyle bir dönem ve süreç yaşıyoruz. Onun için on üzerinden onluk gençler yetiştirmek ve sadece Âlem-i İslamın değil, bütün dünyanın her bir tarafına renk renk çiçekler açacak, türlü türlü meyveler verecek tohumları serpmek ve onları koruyup büyütmek zorundayız. Allah, yardımcımız olsun…

Abdullah Aymaz'ın “Renk renk çiçekler yetiştirmek için” başlıklı yazısı

‘Tohumlar gibi dağıldık, inşaallah toplanacağız da’

1,5 yıl kadar önce “Hizmet, Hz. Fâtıma çilesi yaşayacak daha” diye yazmıştım. Hizmet, bilhassa son bir yıldır Hz. Fâtıma çilesi yaşıyor...

Ali Ünal'ın “Tohumlar gibi dağıldık, inşaallah toplanacağız da” başlıklı yazısı

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.