Problem Çıkarılan Değil, Çözen İnsan Olma ve Sahâbe
Efendimiz (sav), problemleri çok rahat çözüyorlar; daha doğrusu, onları hiçbir zaman kördüğüm haline getirmiyorlardı. Huneyn Savaşı'ndan sonra çıkan problemi nasıl kolayca ve bir daha iz bırakmayacak şekilde çözmüşlerse; Mustalik Oğulları gazâsı dönüşünde baş gösteren problemi de, aynı şekilde hemen kaynağında boğmuşlardı.
İfk hâdisesindeki tavırları da başlı başına bir fetânet örneğidir: Pek çok kimsenin aldatılıp fitneye sürükleneceği böyle bir hadisede, yara almadan işin içinden sıyrılmak ve bütün nifak cephesinin planlarını boşa çıkarmak, gerçekten emsâli gösterilemeyen bir firâset örneğidir.
İfk hâdisesinde münafıkların yaydığı dedikodulara, Bedir ehlinden olduğu ve Hz. Ebû Bekir efendimizin yardımlarına mazhar bulunduğu halde, Hz. Mıstah b. Usâse de karışmıştı. Hâdisenin sadece bir iftiradan ibaret bulunduğu âyetle de tescil olunca, Hz. Ebu Bekir efendimiz, Hz. Mıstah'a yaptığı yardımı kesti. Hemen nâzil olan âyet, "Sizden fazl sahibi olanlar, yardımı kesmesin" diye ikazda bulununca, Hz. Ebu Bekir, hiçbir şey olmamış gibi yardımına devam etti. Leyl sûresinin son âyetleri onun hakkında geldiği rivayet edilir. O, sadece ve sadece "Yüce Rabbini hoşnut etmek isteyendi." Bu sûreden sonraki Duhâ sûresi, Efendimiz hakkındadır. İkisi arasındaki iktiran burada da dikkati çekmektedir. "Sıdkla gelen ve O'nu tasdik eden" âyetindeki, "sıdkla gelen," Efendimiz (sav), "O'nu tasdik eden" de Hz. Ebû Bekir'dir. Efendimiz, bir rüyasına dayanarak, onun halifeliği için "zayıf" tabirini kullanmışsa da, bu zayıflık, Hz. Ebu Bekir'in şahsı ve idareciliği için değildir. Hilâfeti yüklendiğinde, irtidad hadiseleriyle toplumdaki sarsıntılardan ötürüdür. O, bütün bunları önledikten sonra, Hz. Ömer zamanında yerli yerine oturacak olan sistemin temellerini atmıştı ki, Hz. Ömer, onun attığı bu temeller üzerinde yürüdü.
Aslında, Sahâbe'nin her biri bir kibrit-i ahmer gibidir. Halid, iki devlete karşı mücadele verir ve galip gelir. Ama, bir nefer olarak vefat eder. Said b. Zeyd, onun için, "Övülen biri olarak yaşadı ve İslâm'ın bir yitiği olarak gitti" der. Hz. Ebû Ubeyde ibn Cerrah'ın bir komutan olduğu bilinmezdi. Hz. Ömer, onu öne çıkarmış ve Yermuk'ta Hz. Halid'in yerine kumandan tayin etmişti ve Yermuk, Hz. Halid'le başlamış, Hz. Ebû Ubeyde ile tamamlanmıştı. Sa'd ibn Ebî Vakkas'ın iyi ok attığı bilinirdi de, komutanlığı yine bilinmezdi. Hz. Ömer, onu da keşfetmiş ve İran'la savaşan orduların başına getirmişti. Hz. Sa'd, burada nasıl bir kumandan olduğunu ortaya koyarak, tarihe "İran fâtihi" olarak geçti.
Çocuklara Sahâbe gibi olma duygusunu ta baştan aşılamak lâzım. Onlar: "Ben Hâlid gibi olacağım; Sa'd gibi olacağım; Hubeyb gibi olacağım…" duygu ve kararlılığı içinde yetişmeli; yetiştirilmeli."
- tarihinde hazırlandı.