Takdim Yerine

Takdim Yerine

Üç aylar, Cenâb-ı Hakk’ın, insanlara bahşettiği müstesna zaman dilimidir. Onun gelmesiyle birlikte âlem farklı bir renge bürünür, hemen her şeye onun ruhu siner. Mü’min, eşya ve hadiseleri üç aylarda daha farklı görür. Zira duygu dünyası, henüz Recep ayının girmesiyle birlikte canlanmış, zenginleşmiştir. Yaşadığı dünyadan üç aylığına da olsa sıyrılıp uhrevîleşmenin yolunu bulmuş, Allah’a yakınlaşma yolunda merdivenleri ikişer üçer çıkmaya başlamıştır.

Evet, hemen her mü’min üç aylarda şöyle veya böyle bu duyguların tesiri altına girer. Ramazan’ın girişiyle birlikte artırılan ibadetlerle doğru orantılı olarak duygu ve düşüncelerdeki derinlik de artar. Bu derinlik bazen azalarından taşarak ibadete, bazen gözlerinden taşarak gözyaşına, bazen de letâifinden taşarak Allah’ı görüyormuşçasına yaşama mânâsına gelen ihsana dönüşür. Bütün bu duygu ve ruh zenginliğine ulaşmanın yolu üç ayların mânâsını idrakten geçer. Okumadan bilinmez; bilmeden yaşanmaz; yaşamadan Allah’a vâsıl olunmaz. Öyleyse vuslatın ilk adımı okumaktır; Yaratan Rabbin adıyla okumak.

Elinizde tuttuğunuz bu kitap, Hocaefendi’nin 70’li yıllarda, üç ayların ve bilhassa Ramazan ve orucun mânâsını  ve hikmetlerini anlattığı vaazları esas alınarak derlenmiştir. Zaman zaman gözyaşları içinde verilen bu vaazlarda Hocaefendi, zihninde belirlediği bir silsileyi takip ederek dinleyicilerine üç aylar ve Ramazan’ın nasıl değerlendirileceğini, hakiki mânâda orucun nasıl tutulacağını anlatır. Onun oruçla ilgili vaaz ve sohbetleri tabi ki bunlarla sınırlı kalmamış, günümüze kadar karşısına çıkan hemen her fırsatta Ramazan’ın faziletlerini anlatmış, orucun Allah katındaki değerine vurguda bulunmuştur. Yarım asra yakın bir zaman dilimi içinde Hocaefendi’nin üç aylar, Ramazan ve oruçla ilgili konuşup yazdıklarının bir usaresi kitaba içirilmeye çalışılmış, belli bir tasnif içinde okuyucuya sunulmuştur.

Birinci bölümde üç aylar ve Ramazan’ın fazileti anlatıldıktan sonra bunların iyi bir şekilde değerlendirilmesi adına yapılması gerekenler yer alır.

Hocaefendi’ye göre “Hiç dinmeyen bir neşe, hiç bitmeyen bir zevk, hiç eksilmeyen bir aşkla tütüp giden bir ay varsa o da Ramazan’dır.” (s. 39) Ramazan’ın ruhunu duyup hissetmek için Hocaefendi’nin bu ifadelerle başlayan makalesi başlangıç sayılabilir. Gecesiyle-gündüzüyle, sahurları-iftarlarıyla, minarelerindeki mahyalarıyla, gece-gündüz okunan Kur’ânlarıyla Ramazan, ona göre âdeta ruhu olan bir canlı gibidir. Ramazan her mü’mini derinden etkiler. Öyle ki, “bu gufran ayına sinelerini açabilenler muvakkaten dahi olsa, tasalardan, kederlerden birbir sıyrılıp Cennet mutluluğunu duyabilirler.” (s. 43)

Ona göre Ramazan’dan azami derecede istifade edebilmek için öncelikle fikren ve zihnen hazırlanmak gerekir. Daha sonra oruç tutarak, Kur’ân okuyarak, teravih kılarak, bol bol salih amel yaparak bu mübarek ayı değerlendirmek hedeflenmelidir.

Kitabın ikinci bölümü oruca ayrılmıştır. Orucun faziletine dair Kur’ân’dan ve hadislerden pek çok örnek verilmiş, mü’minlerin zihinlerinde orucun önemi bir kez daha canlandırılmaya çalışılmıştır. Mesela zikredilen hadislerden birinde şöyle söylenir: “Allah şöyle buyurdu: ‘Âdemoğlu’nun her ameli kendisi içindir. Oruç müstesna. Onun mükâfatını Ben veririm. Oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur.’” (s. 109)

Orucu usûlüne uygun tutabilmek için nelere dikkat edilmesi gerektiği de yine bu bölümün konuları arasında yer alır. “Bir mü’minin, Ramazan-ı Şerif’ten beklenen neticeyi elde etmesi için, yeme-içmeden kendisini alıkoyduğu gibi aynı zamanda dilini de münasebetsiz, mânâsız, yakışıksız, hele yalan ve gıybet ifade eden şeylerden uzak tutması gerekir. Hatta gereksiz yere konuşmayıp ağzını yalnız hayırla açıp-kapaması, dilini hep sohbet-i Cânan’la süslemesi elzemdir. Gözlerini keza kontrol altına alması gerekir. Harama karşı gözlerini kapaması, baktığı şeyleri iyi görmesi, iyi yorumlaması, her şeyden iyi mânâlar süzüp sağması lazımdır.” (s. 132)

Üçüncü bölümde orucun fert ve topluma kazandırdıkları üzerinde durulur. Orucun insana, nimetlerin değerini hatırlatması, sabrı öğretmesi, onu melekiyete yükseltmesi, iktisat ve disipline alıştırması gibi hasletler bu bölümün alt başlıkları arasındadır.

Dördüncü bölüm, değişik zamanlarda Hocaefendi’ye Ramazan ve oruçla ilgili sorulan sorular ve cevaplarına ayrılmıştır.

Sözü fazla uzatmadan sizleri kitapla baş başa bırakıyoruz...

Gayret bizden, tevfik Allah’tan… 

Süreyya Yayınları

Oruç